Ümit Zileli, "İktidar artık anketleri sevmiyo güvenmiyo!.." başlıklı yazısında, "İktidara yakın olduğu bilinen kamuoyu araştırma şirketleri dahil, son araştırmalarda iktidarın baş döndürücü bir hızla gerilediği görülüyor!.." dedi.
AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan geçtiğimiz gün Kanal D – CNN Türk ortak canlı yayınına katıldı…
Cumhurbaşkanı, özel program başlarken karşısındaki Hande Fırat ve Hakan Çelik'e “bu akşam beni sıkıştıracaksınız galiba” deyince iki muhterem Demirören Medya mensubu gülüştüler… Programın içeriğinden bahsedeceğim ancak Cumhurbaşkanı'nın şu sözü bence programa damgasını vurdu.
Benim artık bu anketlere filan güvenim kalmadı!..
Şaşırdım; iktidarının başından bu yana, hani “sabahakşam” derler, öylesine bir yoğunlukta anketle yaptıran, o sonuçlara göre hareket ettiği binlerce kez anlatılmış, yazılmış bir siyasetçiden duyunca ister istemez “neler oluyor?” diye düşündüm… Ne değişmişti de, o çok güvenilen anketler bir anda “istenilmez” pozisyona gerilemişti?..
Karşısındaki iki “gazeteci” soracak diye bekledim ancak iki arkadaş ellerindeki sorulara yoğunlaştığı için duyamamış ya da anlayamamışlardı galiba, sormadılar!.. Zaten program boyunca, ellerindeki sorulardan başka bir soru da sormadılar!..
Mesela, dikey yapılaşmanın sakıncalarını anlatıp “artık yatay yapılaşmaya geçmenin zamanıdır” diyen Cumhurbaşkanı'na “25 yıldır İstanbul'da, Ankara'da, birçok büyük kentte belediye başkanlıkları sizde, niçin daha önce, işler bu raddeye gelmeden düşünmediniz?” diye bir soru bekledim, baktım başka bir soruya geçmişler!..
Mesela, kaçak yapılaşmalardan şikayetçi olan, “bu kaçak yapılaşmalar bizi tehdit ediyor”, “İstanbul'un deprem bölgelerinde sıkıntılar var”, “ben bundan endişeliyim, korkuyorum” diyen Cumhurbaşkanı'na, “deprem toplanma yerleri bile AVM ile yüksek binalarla dolduruldu. Kim verdi bu izinleri?” sorusu şimdi geliyor derken, baktım yeni bir soruya geçmişler!..
Bu iki arkadaşın soruları gayet nazik biçimde ve de övgü dolu sözlerle başlayıp, “nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusu ile devam edip, Cumhurbaşkanı dilediği gibi cevap verdikten sonra bir diğer soruya geçmek üzerine kurgulanmış bir “monolog”halinde sürdü gitti…
Cumhurbaşkanı'nın “sıkıştırılma endişesi” ferahlamayla son buldu yani!..
Anket faciası!..
Gelelim şu anketlerin ‘güven verme' meselesine…
İktidara yakın olduğu bilinen kamuoyu araştırma şirketleri dahil, son araştırmalarda iktidarın baş döndürücü bir hızla gerilediği görülüyor!.. Mesela Avrasya Şirketi Başkanı Kemal Özkiraz'ın geçen gün katıldığı bir TV programında söylediklerine kulak verirsek, Cumhurbaşkanı'nın endişesi, güvensizliği daha iyi anlaşılabilir:
Anketler AKP için çok tatsız geliyor. Geçen gün CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, “bazı illerden öyle sonuçlar geliyor ki anketörler mi yanıltıyor diye tekrar yaptırdık, yine aynı sonuçlar geldi” dedi. Hakikaten bizim de başımıza çok geldi son dönemde. Bir çok yerde sahaya iki ekip gönderiyoruz, birbirinin sağlamasını yapsınlar diye. Çok şaşırtıcı sonuçlar geliyor…
Neydi anket şirketi başkanını bu kadar şaşırtan sonuçlar derseniz, hemen söyleyeyim:
Bursa'da CHP önde!.. İstanbul'da CHP önde görünüyor!.. CHP'nin elinde olan illerde fark daha da açıldı!..
İşte işin püf noktası bu; iktidarı paniğe sevk eden bu, anketleri güvenilmez ilan etmenin ardında yatan gerçek bu!.. Kemal Özkiraz, bu tablonun nedenlerini de söyledi:
En büyük etki ekonomik kriz. Sonraki etki ise kutuplaşma!..
Ekonomi zaten tüm zavallılığı ile ortada!.. Peki bizim yıllardır haykırdığımız kutuplaşma nasıl bu denli öne çıkıvermişti?.. Onu da şöyle özetledi anket şirketi başkanı:
Tayyip Erdoğan'ın söylemleri o kadar incitici ki, arada kalmış bir seçmen varsa onu da doğrudan muhalefete yapıştırıcı şekilde!..
Ve AKP'nin kabusu olan sözleri de şöyleydi Özkiraz'ın:
Çok ciddi sayıda AK Partili de Mansur Yavaş'a, Ekrem İmamoğlu'na, Muhittin Böcek'e, Tunç Soyer'e oy verecek. İlk defa geçişkenlik bu seviyede olacak!..
Gel de endişelenme, gel de kabus görme!..
Ayrımcılığa, ötekileştirmeye, incitmeye devam!..
AKP'li Cumhurbaşkanı ve kurmaylarının söylemlerine baktığınızda anketlerin verdiği mesajı ve de “başka çarelerinin kalmadığını” gayet iyi anlayabiliyorsunuz!..
Sertliğin yerini artık iyiden iyiye ağır suçlamaların almasının, örneğin Mersin'de İYİ Parti adayı Burhanettin Kocamaz'ın adeta kanırtarak yarış dışına itilmesinin, İzmir Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya'nın “Cumhurbaşkanı'na hakaret” suçundan aldığı ceza nedeniyle adaylığına geçit verilmemesinin hangi korkular neticesinde gerçekleştiğini gayet net görebiliyorsunuz!..
Baksanıza, iş o kadar çığırından çıktı ki, iktidar kendinden olmayan herkesi, her partiyi “Kandil'den talimat” almakla suçlamaya başladı bile!.. Meydanlarda “elimizde deliller var, telefon görüşmeleri” var diye haykırıyorlar!.. O zaman yüksek sesle sormak lazım:
Bunları biliyordunuz da niçin bu zamana dek beklediniz? Niçin bu “azgın teröristlerin” seçime girmesine izin verdiniz?..
Öyle değil mi ama; verirdiniz belgeleri yargıya, kapatılırdı erör yuvası partiler, yöneticileri de atılırdı içeri… Siz de tek başınıza seçime girip toplardınız tüm belediye başkanlıklarını!..
Hadi çıkarın belgeleri, yapın şu işi, niçin bekliyorsunuz?!.