Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
Zalim Sisi tarafından cunta tarafından devrilmiş ve hapse atılmıştı. Kendisiyle hem Cumhurbaşkanı seçilmeden önce hem de seçildikten sonra yakın dostluğumuz oldu. Darbe mahkemelerinde yargılanan ve idam cezasına çarptırılan merhum Mursi'nin mahkemede son nefesini vermiş olması kendisine ve halkına yapılan bir zulmün sembolüdür.
Zalimler mazlumların canlarına kastedebilir, hatta onları öldürmek suretiyle şehadetine vesile olabilirler. Fakat verdikleri mücadelenin izzetine asla halel getiremezler. Biz de tüm müslümanlar merhum Mursi'yi son nefesine kadar yürüttüğü mücadelesini hatırlayacağız.
Bana zalim Sisi'ylle görüşmek için çok teklifler geldi, bu tekliflerin hiçbirini kabul etmedim. Onun oturduğu masada oturmam, onunla görüşme asla yapmam dedim. Zira bizim zalimlerle bu noktada hele hele kardeşlik seviyesinde farklı dayanışmamızın olduğu bir kardeşimiz Mursi'yle bu şekilde bizim onun katili olan kişiyle biraraya gelmemiz mümkün değil dedim.
Bu güne kadar da gelmedik. Bizim gözümüzde Mursi inandığı dava uğruna verdiği mücadele sırasında hayatını kaybeden bir şehittir. Tarih onu cezaevine atıp, idamla tehdit edenleri ve şahadetine yol açan zalimleri asla unutmayacaktır. Muhammed Mursi'ye Allah'tan rahmet, ailesine, Mısır halkına ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum. Ruhu için gelin birer Fatiha okuyalım.
Cihannuma ailesiylebirlikte olmaktan bahtiyarlık duyuyorum. Ülkemizin farklı köşelerinden toplantımızı teşrif eden büyüklerime, kardeşlerime, medeniyetlerin başkenti, Fatih Sultan Mehmet'in rüyası şehri İstanbul'a hoşgeldiniz diyorum. Bizleri böylesine güzide bir toplulukla biraraya getiren Cihannüma ile İstanbul Dostluk Derneği'nin yöneticilerine, gönüldaşlarına en kalbi şükranlarımı sunuyorum.
Bugün aramızda karşılığını sadece Mevla'dan bekleyerek Hakk'ın ve halkın rızası için ter dökmüş, çile çekmiş kardeşlerim bulunuyor. Anadolu'nun bağrından çıkıp her türlü engeli aşarak ekonomi, siyaset,bürokrasi, sosyal hayatta yer tutmuş davamıza, insanımıza hizmetkârlık yapan pekçok kardeşimiz var. Rahmetli Erbakan hocamızın dediği gibi "Hayra motor, şerre fren" yapan tüm dostlarımıza şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum.
1994 yılı sadece bizim hareketimiz için değil aynı zamanda Türk siyasi hayatı için de bir kırılmadır, yeni bir milattır. Hukuk, adalet,özgürlük ve demokrasi mücadelesi açısından 1950 seçimleri ne kadar önemli ise 1994 seçimlerinde yakalanan başarı da aynı şekilde önemlidir.
1994 seçimlerinde ilk defa İstanbul ve Ankara'nın yanısıra 6 büyükşehir toplam 28 ilin belediye başkanlığını kazandık. Rabbimizin inayeti ve necip milletimizin desteğiyle tarihi bir seçim zaferine imza attık. Adaylık sürecimizden, seçim kampanyamıza kadar pekçok zorlukla karşılaştık. Medya kuruluşları, iş dünyasının çatı örgütleri, vesayet güçlerinden mafyatik yapılara kadar farklı odakların tehditlerine maruz kaldık. İman varsa imkan da vardır diyerek her türlü yokluğa, zorluğa rağmen yolumuzdan geri dönmedik.
Hiç kimseyi dışlamadık, ötekileştirmedik. Dış görüşünü, siyasi görüşü, etnik kökeni, inancı, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun hiç kimseye önyargılı bakmadık. Zira yaradılanı yaradandan ötürü sevdik. Fatih'teki insanımıza nasıl ulaşmaya çalışıyorsak Kadıköy'deki, Beyoğlu'ndaki arka sokaklarındaki kardeşlerimize ulaştık.
Girilmedik ev, sıkılmadık el bırakmadık. Yapılan eleştirilere, önümüze çıkartılan engellere aldırmadan İstanbullu kardeşlerimizin her birine ulaşmanın gayretinde olduk. İnanıyorsanız, muhakkak üstünsünüz demeden gece gündüz çalıştık, ter döktük, mücadele ettik. Sene 1884, seçim çalışmalarımız için semt semt, sokak sokak İstanbul'u dolaşıyoruz.
İnsanlarımızla kucaklaşıyor, ama birilerinin kucaklaştığı gibi değil, bizimki farklı, dertleşiyor onlarla ruberu hasbıhal ediyoruz. İstanbul'un bir ilçesinde esnaf ziyareti yaptığımız sonrada 78 yaşlarındaki kız çocuğu yanımıza geldi. Annesinin iki bileziği ve kendi küçük bileziğini avuçlarıma bıraktıktan sonra şunu söyledi: Bunları annem size gönderdi, seçildikten sonra sakın bizi unutmasın, dedi. Sözünü bitirince bizim tepki vermemize fırsat vermeden yanımızdan hızlıca uzaklaştı.
Parti teşkilatlarımızın kuruluşundan seçim çalışmalarına kadar bunun günü gözlerimizi yaşartan, insanımızın alicenaplığını gösteren onlarca hadise yaşamıştır. 1950'de milletimizin merhum Menderes'i, 1983'de merhum Özal'ı sahiplendiği gibi 1994'de hareketimizi sahiplenmiş, bizi bağrına basmıştır.
Anneler canından aziz bildiği 78 yaşındaki o kız çocuğunun istikbalini, umutlarını, hayallerini de avuçlarımıza bırakmıştır. Bu mücadele nice isimsiz kahramanın fedakârlıklarıyla bugünlere ulaşmıştır.Bu aziz dava milletin hayır duasıyla bugünlere erişmiştir. Başardığımız her şeyin önce Allah'ın yardımı sonra davamıza bağlılığımıza ve bu kutlu yoldaki özverilere borçluyuz.
Büyükşehir belediye başkanı seçildiğimizde sadece başkanlık yetkisini değil aynı zamanda bize oy veren, güvenen, minik yavrumuz gibi geleceğini bize emanet eden kardeşlerimiz gibi tüm İstanbul'un umudunu yüklendik.
Büyükşehir belediye başkanı olarak 4,5 yıl görev yaptım. Milletin emanetini Allah'a şükür yere düşürmedik. Tüyü bitmemiş yetimlerin hakkına el uzatılmasına asla müsaade etmedik. Bu aziz şehre olması gerektiği gibi sahip çıkmanın, layık olduğu şekilde hizmet etmenin çabasını güttük. Milletimize olan taahhütlerimizi tek tek gerçeğe dönüştürdük. İstanbul'da sessiz bir devrime imza attık. 1994 senesiyle beraber belediyelerin iradesine, belediyecilik hizmetlerinde hamdolsun ülkemizde yepyeni bir dönemi başlattık.
İstanbul böylece faşist CHP zihniyetinden kurtuldu. Milletimiz ilk kez 24 saat kapısını kendine açık tutan, derdiyle dertlenen, sevincine ortak olan farklı bir zihniyetle buluştu. Şimdi herkesi kucaklamak için geliyorum diyen kişi, Ordu'da bu milletin, bu devletin valisine ne diyor, it diyor. Bu nasıl kucaklama yahu! Sen her şeyden önce bu milletin valisine tahammül edemiyorsun? Sen İstanbul gibi bir şehre belediye başkanı olmak için yola çıkıyorsun.
Böyle bir kişi benim milletimden başta Ordu valimizden özür dilemedikçe böyle bir adaylığa layık olmak, böyle bir makama gelemez. Bu makamda bulunanların herşeyden önce edeple bu makama gelmesi lazım. Ondan sonra bu milletin polislerine şerefsizler ifadesini kullanan bir güruhun da yanında olduğunu düşünün. Şu anda seçim sathı mailindeyiz. Valimiz tabii ki bunu yanıda bırakmayacaktır. Davasını açmak suretiyle süreci devam ettirecektir. Susuz bir İstanbul'u suya kavuşturan biz olmadık mı? Dağları delerek İstanbul'a suyu getiren biz olmadık mı? Melen'den 230 kilometreden suyu getiren biz olmadık mı? Boğazdan suyu geçiren biz olmadık mı? Şu anda İstanbul'da bütün kavşaklar, bizden önce kavşak sözkonusu değildi. Bunların hepsini biz yaptık. Metrobüs, Söğütlüçeşme'den al ta kendisinin belediye başkanlığı Beylikdüzü'ne kadar metrobüsü getiren biz olmadık mı?
Bütün bu süreç şu anda İstanbul'a belediye başkan adayı olarak sunduğumuz Binali Yıldırım Bey kardeşimizle yürüdü. Marmaray'ı yaptık. Şu ana kadar 350 milyonu buldu. Kendisi oradan geçtiğini söylüyor. İyi ki geçtin. Ama kadir kıymet bilmek çok önemli. Bütün bunların yanında değerli kardeşlerim İstanbul'un o kirli havasını ortadan kaldıran biz olduk. Şimdi yatıyor, kalkıyor bütçe diyor. Göreve geldin bizim 2,5 milyar dolar borcumuz vardı. Teslim ederken 1 milyar 250 milyon dolarla devrettim. Şimdi rakam o günden bugüne İstanbul büyüyor. Yatırımlar sürekli artıyor. Şimdi tabii ki rakam çok daha ilerde. Önce bunu bir gör, bak nereden nereye geldi?
Şu anda millet bahçelerini çoğaltmanın hesabı içerisindeyiz. 1994'den önce yolsuzluk, yoksulluk, yasaklarla anılan İstanbul vardı. Hamdolsun bugün geleceğine güvenle bakan bir İstanbul var. Bugün Marmaray, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'yle, İstanbul Havalimanı'yla gündeme gelen bir İstanbul var. İnşallah bu kalkınmayı 23 Haziran'dan sonra Binali Bey kardeşimin şehrieminliğinde devam ettireceğiz. 6 günümüz var. Pazar akşamı inşallah bu mücdeyle Pazartesi'ye girmemiz lazım. Büyük ve güçlü Türkiye davasını hedeflerine ulaştırabilmemiz için, önümüzdeki imtihanları alnımızın akıyla vermek zorundayız. 18 günde neler yaptım diyor. Ben söyleyeyim neler yaptığını, 18 günde başkanvekillerinin ofislerinin, odalarının kilitlerini sökmekle meşgul oldu. Veri kopyalama diye bir olayın içerisine girdi. Madem seçildin bu işlerle niye uğraşıyorsun. Bu FETÖ sanatıdır.