Gazeteciyazar Murat Yetkin, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kendi site uzantısının Cumhurbaşkanlığı sitesinden kaldırılmasıyla ilgili olarak, "Gül, pek de ağzını açmadan Erdoğan rahatsız edebiliyor, adeta baskı kurabiliyorsa, ağzını açtığında neler olacağı merak konusu" ifadelerini kullandı.
Yetkin, AKP içinde "çelişkiler" yaşandığını ve CHP liderinin uğradığı linç girişimi sonrası verilen farklı demeçlerin bu durumun bir yansıması olduğunu belirtti.
Yetkin, ayrıca 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kendi site uzantısının Cumhurbaşkanlığı sitesinden kaldırılmasıyla ilgili olarak, "Gül, pek de ağzını açmadan Erdoğan rahatsız edebiliyor, adeta baskı kurabiliyorsa, ağzını açtığında neler olacağı merak konusu" ifadelerini kullandı.
Yetkin yazısında ayrıca, "Erdoğan içeriye ve dışarıya güçlü görüntü vermeyi sürdürmek için Bahçeli’nin desteğinin devam etmesini istiyor ama bu durumun üzerinde durduğu zemini sarstığının görülmesinden, gösterilmesinden rahatsız" ifadelerini kullandı.
Yetkin'in yazısının ilgili bölümü şöyle:
AK Parti’den giderek Erdoğan’ı rahatsız eden sesler duyulmaya başladı. AK Parti milletvekili Mustafa Yeneroğlu’nun, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Levent Gök’ün uğradığı saldırıya gösterdiği “Yarın bizim başımıza da gelebilir” tepkisi böyle mesela. Zaten Kılıçdaroğlu’na saldırı konusunda AK Parti cenahından gelen demeçler dahi içeride yaşanan çelişkileri yansıtıyor.
Örneğin ilk aşamada AK Parti sözcüsü Ömer Çelik siyasette şiddetin yeri olmadığını vurgulayan, saldırgan Osman Sarıgün’ün parti üyeleri olduğunu ve ihraç talebiyle disipline verildiğini bildiren bir açıklama yaptı. Sonra Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’dan, daha ortada, daha felsefi bir açıklama geldi. Bu arada MHP lideri Bahçeli devreye girmiş, suçun saldırıya uğrayan Kılıçdaroğlu’nda aranması gerektiğini söylemeye başlamıştı.
Nihayet Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, adeta MHP’ye göz kırparcasına, Kılıçdaroğlu’nun neden oraya gittiğini sorguladı, eleştirdi. Erdoğan’ın 27 Nisan’da Kızılcahamam toplantılarının açılışındaki konuşması ile artık AK Parti ve MHP çizgisi arasında belirgin bir fark kalmamıştı.
Erdoğan içeriye ve dışarıya güçlü görüntü vermeyi sürdürmek için Bahçeli’nin desteğinin devam etmesini istiyor ama bu durumun üzerinde durduğu zemini sarstığının görülmesinden, gösterilmesinden rahatsız.
Oysa AK Parti tabanında, Cumhur İttifakının MHP’ye yaradığını düşünenler olduğu anlaşılıyor; neticede 6 şehir belediyesi AK Parti’den MHP’ye geçerken, büyük şehirler İYİ Parti’nin ve MHP ile ittifaka tepki duyan Kürt seçmenin desteğiyle CHP’ye gitti. Zaten Ahmet Davutoğlu’nun 22 Nisan’da Facebook üzerinden yayınladığı bildirgenin önemli bölümlerinden birisi MHP ile ittifakın yanlışlığı üzerine kuruluydu, tabandaki o rahatsızlığı dillendiriyordu. Davutoğlu, 31 Mart’ın halkın yarısının Cumhurbaşkanından koptuğunu gösterdiğini ve bir yeniden yapılanma gerektiğini de öne sürüyordu.
Sadece Davutoğlu değil, aynı zamanda Abdullah Gül ve Ali Babacan’ın da ayrı parti hazırlığında olduğu haberler henüz ete kemiğe bürünmese de AK Parti içinde bir yankı buluyor ki bu kadar yaygınlaşıyor.
31 Mart seçimlerine AK Parti itirazları başladığında “Türkiye’yi seçimleri tartışmalı bir ülke haline asla getirmemek gerekir” diyen Gül’ün kendi site uzantısının Cumhurbaşkanlığı sitesinden kaldırıldığı basına da yansıdı. Gül, pek de ağzını açmadan Erdoğan rahatsız edebiliyor, adeta baskı kurabiliyorsa, ağzını açtığında neler olacağı merak konusu.
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Kayseri Lisesindeyken sınıf ve dava arkadaşı Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve AK Parti kademelerinde yükselmesinde pay sahibi olduğu Sözcü İbrahim Kalın kendisini helikopterle ziyarete gelmişlerdi; anımsamakta yarar var.