Nasıl Olacak sorusuna ışık tutan yanıtlar
Peki, ölüm hakkında ne biliyorsunuz? Ölüm anının ve son nefesin nasıl olacağına ışık tutan ayet ve hadisleri istifadeniz için bir araya getirdik.
İşte ayrıntılar.. DETAYLAR İÇİN BİR SONRAKİ SAYFAYA GEÇİN
hitâma erdirilir.” (Müslim, Kader, 11)
“Zevkleri bıçak gibi keseni ölümü çok hatırlayın!” (Tirmizî, Zühd, 4)
“Hiçbiriniz ölmeyi istemesin. Ölüm kendiliğinden gelmeden önce de öleyim diye dua etmesin. İnsan ölünce hiçbir iyilik yapamaz. Mü’minin hayatta kalması iyiliklerini çoğaltır.” (Müslim, Zikir 13. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 1)
PEYGAMBER sallâllâhu aleyhi ve sellem EFENDİMİZİN ÖLÜM ANI
Hazreti Âişe ve Hazreti Ali radıyallâhu anhümâ’dan rivâyet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz’in vefâtına üç gün kala Cenâbı Hak her gün Cebrâil aleyhisselâm’ı göndererek Rasûlü’nün hatırını sormuştu. Son gün olunca Cebrâil aleyhisselâm bu sefer yanında ölüm meleği Azrâil de bulunduğu hâlde geldi.
Cebrâil aleyhisselâm:
“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Ölüm meleği senin yanına girmek için izin istiyor! Hâlbuki o, Sen’den önce hiçbir Âdemoğlunun yanına girmek için izin istememiştir! Sen’den sonra da hiçbir Âdemoğlunun yanına girmek için izin istemeyecektir! Kendisine izin veriniz!” dedi.
Ölüm meleği içeri girip Peygamber Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm’ın önünde durdu ve:
“–Yâ Rasûlallâh! Yüce Allâh beni Sana gönderdi ve Sen’in her emrine itaat etmemi bana emretti! Sen istersen rûhunu alacağım! İstersen, rûhunu sana bırakacağım!” dedi.
Peygamber Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem:
“–Ey ölüm meleği! Sen (gerçekten) böyle yapacak mısın?” diye sordu.
Azrâil aleyhisselâm:
“–Ben, emredeceğin her hususta sana itaatla emrolundum!” dedi.
Cebrâil aleyhisselâm:
“–Ey Ahmed! Yüce Allâh seni özlüyor!” dedi.
Peygamber Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm:
“–Allâh katında olan, daha hayırlı ve daha devamlıdır. Ey ölüm meleği! Haydi, emrolunduğun şeyi yerine getir! Rûhumu, canımı al!” buyurdu.
Peygamber Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem, yanındaki su kabına iki elini batırıp ıslak ellerini yüzüne sürdü ve:
“–Lâ ilâhe illallâh! Ölümün, akılları başlardan gideren ıztırap ve şiddetleri var!” buyurduktan sonra, elini kaldırdı, gözlerini evin tavanına dikti ve:
“–Ey Allâh’ım! Refikı A’lâ, Refîkı A’lâ (yâni yüce dost, yüce dost)!..” diye diye Rabb’ine duyduğu aşk ve iştiyâkın tezâhürü olan nice ulvî hâtıralarla dolu bir ömrü ardında bırakarak bu fânî âlemden hakîkî âleme hicret etti. (Bkz. İbni Sa‘d, II, 229, 259; Belâzûrî, Ensâbu’lEşrâf, I, 565; Ahmed, VI, 89.)
ÖLECEĞİNİ ANLAYAN KİMSENİN YAPACAĞI DUA
Âişe radıyallahu anhâ şöyle demiştir:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in bana yaslanarak:
“Allahım, beni bağışla, bana merhamet et ve beni refîki a‘laya ilet!” diye dua ettiğini duydum. (Buhârî, Merdâ 19, Fezâilüssahâbe 5, Megâzî 83,84, Rikâk 42, Daavât 28; Müslim, Selâm 46, Fezâilu’ssahâbe 85, 87. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 76; İbni Mâce, Cenâiz 64.)
Yine Âişe radıyallahu anhâ şöyle demiştir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i, ölüm döşeğinde, yanıbaşındaki su kabına elini daldırıp yüzüne sürerken gördüm. O, böyle yapıyor sonra da “Allah’ım ölümün şiddet ve sıkıntılarına karşı bana yardım et” diye dua ediyordu. (Tirmizî, Cenâiz 7. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 64)
PEYGAMBERİMİZ’İN VEFATI ÖNCESİNDE YAPTIĞI DUA
Hz. Âişe vâlidemizin rivayet ettiği bu iki hadiste, sevgili Peygamberimiz’in vefatı öncesinde ne yaptığını, nasıl dua ettiğini görmekteyiz. Hayatından ümit kesen, artık ölmek üzere olduğunu anlayan müslümanların o anda nasıl dua etmesi gerektiğini, yegâne örnek ve önderimiz Peygamber Efendimiz’den görüp öğrenmekteyiz.
Birinci hadise göre Efendimiz, Hz. Âişe’ye yaslanmış oluğu halde, Allah Teâlâ’dan mağfiret ve rahmet dilemiştir. Gecmişi ve geleceği kendisine bağışlanmış olan Efendimiz’in bu duası, herhalde herşeyden önce ümmetini eğitmek içindir. Bu nâzik ve krıtik anda, gaflete düşmeyip Allah’tan mağfiret ve rahmet dilemek gerektiğine işaret etmektedir. Çünkü bu durum gerçekten göç hâli ve ölüm anıdır. O anda bile Allah’ın kulu olduğunu idrak edip O’na müracaatta bulunmak, herhalde yapılabilecek işlerin en isabetlisidir.
Efendimiz bu duasında “Allah’ım beni refîki a‘lâya ilet” niyâzında bulunmuştur. Refîk kelimesi hem tekil hem çoğul olarak kullanılmakta, böylece hem dost, arkadaş, hem de dostlar, arkadaşlar anlamına gelmektedir. Kelimeyi çoğul anlamında alırsak Resüli Ekrem Efendimiz, bu duasıyla kendisinden önceki peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salihlere katılmasını istemiş olur. Nitekim bu sayılan kimseler hakkında Allah Teâlâ “Onlar ne güzel refiktirler” [Nisâ sûresi (4), 69] buyurmuştur. Bu takdirde mâna “beni güzel dostlara ilet” demek olur. Yine bir peygamber olan Hz. Yûsuf da “beni sâlihlere ilhak et!” [Yusuf sûresi (12), 101] diye dua etmiştir. Şayet refîk kelimesi tekil olarak değerlendirilir ve “erRefîk”in Allah Teâlâ’nın güzel isimlerinden olduğu da dikkate alınırsa, Hz. Peygamber’in, kadri yüce mevlâya kavuşmak istediği anlaşılır. Bu takdirde mâna “ Beni Yüce Dost’a kavuştur” demek olur.
İkinci hadiste, Peygamber Efendimiz’in, çektiği ıstırabı hafifletmek için mübarek elini suya değdirip o güzel yüzüne sürdüğünü ve bu arada “Bana ölüm anının şiddet ve sıkıntılarına karşı yardım et” diye Allah Teâlâ’ya dua ettiğini görüyoruz. “Sekerâtı mevt”, ölümün sıkıntıları, şiddeti demektir. Efendimiz’in bu duasından örnek alınarak genellikle dualarımızda hep “sekerâtı mevt”i kolay kılması için Rabbimiz’e dua etmeliyiz. Bu dua, her zaman olduğu gibi, ölmek üzere iken de yapılmalıdır.
HADİSTEN ÖĞRENDİKLERİMİZ
Ölmek üzere olanların yapacakları dualar vardır.
Hz. Peygamber, bir insan ve peygamber olarak, ölüm anında yapılacak duaların ve söylenecek sözlerin örneğini vermiştir.
Ölüm herkesin başındadır. Ölüm hâlinin sıkıntıları herkes için geçerli olduğuna göre, o sıkıntılardan Allah’a sığınmak gerekir
GÖNÜL EHLİNİN ÖLÜM ANI İLE İLGİLİ SÖZLERİ
Hasanı Basrî Hazretleri şöyle buyurmuştur:
“İki gün ve iki gece vardır ki mahlûkat, onlar gibisini asla duymamış ve görmemiştir:
Gecelerin birincisi, kabir ehliyle kaldığın ilk gecedir. Daha önce onlarla hiç kalmamıştın.
İkincisi, sabahı kıyâmet olan gecedir ki artık gecesi olmayan bir gün başlayacaktır.
En dehşetli iki güne gelince, birincisi, Allah Teâlâ’dan bir habercinin gelip O’nun senden râzı olup olmadığını, senin cennete veya cehenneme gideceğini bildirdiği gündür.
İkinci gün de, amel defterinin sağ veya sol tarafından verilerek Cenâbı Hakk’ın huzûruna çıkarılacağın gündür.” (Bkz. Ebu’lFerec Abdurrahmân, Ehvâlü’lKubûr, s. 156; İbnü’lCezerî, ezZehrü’lFâih, s. 77)
İnsan için en büyük imtihan ve en dehşetli belâ, ölümdür. Ama ondan daha kötü olanı, ölümden habersiz yaşamak, onu hatırdan uzak tutmak ve Hakk’a lâyık ameller işleyememektir. Akıllı insana gereken, ölüm gelmeden evvel ona hazırlanmak ve nefsini kötü ahlâktan temizlemektir.
Şeyh Sâdî şöyle der:
“Ey kardeş, sonunda toprak olacaksın! Toprak olmadan toprak gibi mütevâzı olmaya bak!”
Hazreti Ömer (r.a) da şöyle buyurmuştur:
“Hesâba çekilmeden evvel kendinizi hesâba çekiniz. En büyük arz (Allah Teâlâ’nın huzûruna çıkarılıp O’na arz edileceğiniz gün) için (sâlih ve güzel amellerle) süsleniniz! Şüphesiz dünyadayken nefsini hesâba çeken kimse için kıyâmet günündeki hesap hafif olacaktır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459)
Fânî vücûdumuz kabre defnedilirken evlâdımız ve malımız geride kalacak. Biz ancak amellerimizle toprağın sînesine gömüleceğiz. Orada kefenlerimizle birlikte bedenlerimiz de toprak olacak. Geriye bizimle birlikte sadece ameli sâlihlerimiz kalacak.
İmâm Gazâlî Hazretleri şöyle buyurur:
“Ölüm anında kişiyle birlikte ancak üç husûsiyeti kalır:
1) Kalp temizliği, yani kalbin dünya kirlerinden arınmış olması. Cenâbı Hak şöyle buyurur:
“(Nefsini kötülüklerden) arındıran kurtuluşa ermiştir.” (eşŞems, 9)
2) Allâh’ın zikriyle ünsiyeti. Cenâbı Hak şöyle buyurur:
“…Bilesiniz ki, kalpler ancak Allâh’ın zikriyle huzur bulur.” (erRa‘d, 28)
3) Allah için muhabbet beslemesi. Cenâbı Hak şöyle buyurur:
“(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allâh’ı seviyorsanız bana tâbî olunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Ğafûr’dur, Rahîm’dir.” (Âli İmrân, 31)
Kalp temizliği, ancak mârifetle yani Allah Teâlâ’yı kalpte tanımakla mümkündür. Mârifet de devamlı zikir ve tefekkürle meşgul olma neticesinde elde edilebilir. İşte bu üç sıfat, kurtarıcı vasıflardır.” (Rûhu’lBeyân, XI, 274) Eğer insan, “yarın” için gerekli hazırlığı yapabilirse, ölümü güzelleşmeye başlar. Artık o kişi ölümden korkmaz.
Nitekim Bişr bin Hâris Hazretleri şöyle der:
“Allâh’a itaat eden bir kişi için kabir ne güzel bir menzildir.”
Hazreti Mevlânâ da ne güzel söyler:
“Oğul, herkesin ölümü kendi rengindedir, insanı Allâh’a kavuşturduğunu düşünmeden ölümden nefret edenlere ve ölüme düşman olanlara, ölüm korkunç bir düşman gibi görünür. Ölüme dost olanların karşısına da dost gibi çıkar.
Ey ölümden korkup kaçan can! İşin aslını, sözün doğrusunu istersen, sen aslında ölümden korkmuyorsun, sen kendinden korkuyorsun.
Çünkü ölüm aynasında görüp ürktüğün, ölümün çehresi değil, senin kendi çirkin yüzündür. Senin rûhun bir ağaca benzer. Ölüm ise, o ağacın yaprağıdır. Her yaprak, ağacın cinsine göredir…”
ÖLÜMÜN SEKERÂTI (ZORLUKLARI) NELERDİR?
BİLİMSEL OLARAK YAPILAN AÇIKLAMALARDA İSE…
YOLCULUK BAŞLIYOR: ÖLÜME 1 – 3 AY KALA NELER OLUYOR?
Birisi ölümün yaklaştığını fark etmeye ve onu kabul etmeye başladığı zaman çevresinden çekilmeye başlar. Dünyadan ve dünyanın içindekilerden ayrılma sürecini başlatır. Arkadaşlarının, komşularının ve hatta aile üyelerinin bile ziyaretini geri çevirebilir. Ziyaretleri kabul ettikleri zaman etkileşimde zorlanabilir ve bundan hoşlanmayabilirler.
Kendi hayatları hakkında düşünüp taşınırlar ve anıları ziyaret edip dururlar. Nasıl bir hayat yaşadıklarını değerlendirebilir ve pişmanlıklarını düşünürler.
Ölmek üzere olan kişilerin iştahı azalır, kilo verirler. Beden yavaşlamaya başlar ve daha önce olduğu gibi yiyeceklerden enerji almaya gereksinim duymaz. Bir zamanlar çok keyif aldığı şeyler ona artık cazip gelmez, tek istediği şey uyumaktır…
Değişen vücut kimyası hafif bir his üretir. Onlar ne aç ne de susuzdur, yemek yemediklerinde acı çekmezler. Ve bu başladıkları yolculuğun beklenen bir parçasıdır.
ÖLÜME 1 – 2 HAFTA KALA NELER OLUR?
Bu yolculuk sırasında kişiler genelde uyurlar. Kişilerde oryantasyon bozukluğu sık görülür ve algılar değişebilir. Kişi gizli düşman korkusu veya yenilmeme duygusu gibi hezeyanlar yaşayabilir.
Halüsinasyonlar görebilir, bazen orada olmayan insanlarla konuşabilirler. Konuşulan kişi genelde ölmüş insanlar olur. Hayat ile gelecek arasındaki perde kalkmıştır.
Kişide ajitasyon görülür, hareketleri amaçsızdır ve diğerleri için hiçbir anlam ifade etmiyor olabilir. Çünkü gittikçe bu dünyadan uzaklaşıyorlardır.
FİZİKSEL DEĞİŞİKLİKLER
Vücut daha zor bir şekilde kendini koruma altına alır. Vücutta bu süre zarfında bazı işaretler görülür:
* Vücut sıcaklığı düşüktür.
* Kan basıncı düşüktür.
* Nabız düzensizdir; yavaştır ya da hızlıdır