Ahmet Takan, AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yerel seçim stratejilerine ilişkin değerlendirmeler ve iddialarda bulundu.
Y.Çağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Ahmet Takan 10 Kasım 2017'de yazdığı bir yazıyı yeniden gündeme getirdi. Takan, "Erdoğan'ın kafasında yerel seçimlerin kaldırılması konusunda henüz fikir aşamasında olan bir plan var" dedi.
İddiaya göre o dönem Erdoğan, bir kayyum valinin görüşmesinde şunları söyledi:
"Belediye başkanlarının atama ile göreve gelmesinin daha doğru ve faydalı olduğunu düşünüyorum. Seçimden sonra gündeme getirebilirim. Çalışmalarınıza ve anketlere devam edin. Bana bu konuda raporlar yazın."
Takan'ın "AKP'de konuşulan garip senaryolar!.." başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle: R. Erdoğan'ın kafasında, aklında ne var?.. Büyük sürpriz nerede?.. Saray kaynaklarından şöyle çok ilginç bir bilgiye ulaştım. Erdoğan'ın kafasında yerel seçimlerin kaldırılması konusunda henüz fikir aşamasında olan bir plan var.
R. Erdoğan'ın hâlâ bir belediyede kayyum olarak görev yapan bir Vali ile görüşmesini anlattılar:
Sayın Vali, Erdoğan ile görüşmesi sırasında konu belediye başkanlarının istifası ve kayyum atamalarına gelir. Vali, Erdoğan'a bu sürecin devam edip etmeyeceğini sorar. "Edebilir" yanıtını alır. Vali bey de kayyum atanan belediyelerde çok verim alındığını, kayyum atanan yerlerde AKP'nin lehine rüzgar estiğini ve bunun anketlere de çok olumlu yansıdığını arz eder. "Vatandaş hizmetlerimizden çok memnun" der. Erdoğan da, kayyum atanan belediyelerden çok memnun olduğunu söyler. Belediye Başkanları atama ile mi yoksa seçimle mi işbaşına gelsin?.. R. Erdoğan, belediye başkanlarının atama ile göreve gelme sisteminin bazı ülkelerde uygulandığına ve başarılı sonuçlar alındığına işaret eder. Ve baklayı ağzından çıkarır; "Belediye Başkanlarının atama ile göreve gelmesinin daha doğru ve faydalı olduğunu düşünüyorum. Seçimden sonra gündeme getirebilirim.
Çalışmalarınıza ve anketlere devam edin. Bana bu konuda raporlar yazın." Pek tabii ki, Vali bey de Erdoğan'a yerden göğe hak verir!.. "Başüstüne efendim" der... MHP Genel Başkanı Doktor Devlet Bahçeli'nin başlama vuruşunu yaptığını referandum süreci ile birlikte nereye doğru gidiyoruz?.. Demokratik Parlamenter sistemden vazgeçtik. Rejim değişti... Demokrasinin "D"sine hasret kalacağız gibi...
İktidara geldiklerinde; "Kopenhag Kriterleri'ni gerekirse Ankara Kriterleri yapar yolumuza devam ederiz dedik. Artık vakit yaklaşıyor, gidiş o." Sonraki yıllarda bir daha tekrar etmişlerdi; 'Gerekirse Kopenhag Kriterleri'ni Ankara Kriterleri yaparız, yine hayata geçiririz. Bu yoldan dönüş yok.' Gidişat "Baas kriterleri"ne doğru!.. İ
kinci yarının başlama vuruşunu da Doktor Devlet Bahçeli yaptı... "Mahalli seçimler kalkar mı?" başlığı altında 10 Kasım 2017 tarihinde kaleme aldığım yazının bir bölümünü tekrarladım. Nereden aklıma geldi?.. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Vekilliğine İstanbul Valisi Ali Yerlikaya'nın atandığını duyunca.. Yazıda adını vermediğim o Vali, 31 Mart seçimlerinde Erdoğan tarafından büyük bir ilimizden aday yapıldı. Seçimi kazandı, sandıktan çıktı. O artık Vali ve kayyum değil seçilmiş belediye başkanı!..
Ustaca döşenen yollarda provalarını yapa yapa geldik bugünlere... YSK'nın İstanbul seçimini iptal ettiği gün bebek katili Abdullah Öcalan'ın mektubunun okunması tesadüf değil!..Okunmasına müsaade edilen o mektubun satır aralarına dikkat edin. SDG kılıfı ile PKK/YPG meşrulaştırılıyor. Adına devlet eliyle mi yoksa siyasi iktidar eliyle mi dersiniz, ne derseniz deyin terör örgütü meşrulaştırılıyor. Aynı "çözüm süreci"nde yapıldığı gibi. Terörist mektubunun okutulması sürecine tekrar dönülmesi, "iktidarın İstanbul'da HDP oylarına göz dikmesi" ile açıklanamaz. Çok kenarda kalır... Suriye'ye ve oradan Türkiye'ye dikkatle bakmak lazım.
Terörist Öcalan'ın mektubunda yerel özerkliğe vurgu yapması da bir tesadüf mü?.. "Çözüm süreci"ndeki mektuplarının aynısı değil mi?.. Çoğu zaman zorbalıkla da olsa, Türkiye Cumhuriyeti'ni tarihe gömmeyi amaçlayan "2023 projesi"ne doğru virajlar hızla dönülüyor. Eyalet yapılanması bunun en önemli kilometre taşı. Defalarca söyledik!.. 31 Mart mahalli seçiminden sonra Doktor Devlet Bahçeli'nin mahalli seçim sisteminin değiştirilmesine yönelik önerdiği teklifinde bir alt yapı çalışması olduğunu kaleme almıştık. YSK zorbalığı ile bir engeli daha aştılar!.. YSK kararının ardından AKP kulislerini ve oradaki havayı merak ediyorsunuz...
Aşağıda yazacaklarımı aklınız almayabilir. Hatta, "Ahmet Takan espri yapıyor" veya "kafayı üşüttü" diyenlerinizde olabilir. Benim içi sorun değil...Gazetecilik, (en az) yarı delilerin mesleğidir!.. İstanbul seçiminin iptal edilmesinin ardından AKP'deki gerilim daha da arttı. AKP' milletvekillerinin bir çoğu seçimin yenilenmesini büyük bir risk olarak görürken, kaybedilmesinin erken seçimi kaçınılmaz kılacağını dile getirenler de var.. YSK kararını, "AKP'ye atılmış bir taş, kurulmuş bir tuzak" olarak nitelendiriyor bazıları.. Kafa yorulan esas konu, İstanbul seçiminin nasıl kazanılacağı... Ad adaydan daha çok partinin ve teşkilatların nasıl çalışması gerektiği tartışılıyor.. Nedeni, "teşkilatların yorgunluğu" ve "kuşkulu davranışları", "özgüven kaybının yaşanıyor olması".
CHP tabanının daha bütünleşmiş haliyle AKP'nin karşısına çıkacağı bunun karşısında AKP tabanında yeterli bir enerjinin olmadığı görüşü hakim. Her şeye rağmen, bu seçimin belirleyicisinin Erdoğan olacağı konusunda herkes hem fikir. "Erdoğan'ın göstereceği performans ya da takınacağı tutum AKP'nin başarısını tamamen belirleyeceği gibi, aynı zamanda İstanbul seçiminin kaderini de etkileyecek" deniyor. Şimdi çok sıkı durun!.. Bir başka tartışılan ve akıllara durgunluk veren konu, "Erdoğan'ın bile bu seçimlerde aday olma noktasına gelebileceği"... Ya, nasıl olur?..
Belediye başkanlığı seçimleri ile ilgili yasalara baktım, Cumhurbaşkanı, Belediye Başkanlığına aday olabilir mi?.. Aksi bir hüküm yok. Anayasada da öyle.. Boşluk var... AKP, kulislerinde tartışılıyor; olabileceği pek mümkün görünmese de bu adaylık meselesinin dillendirilmesinin ana nedeni olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne Varlık Fonu benzeri bir formül arayışları... Hatırlayın!.. Varlık Fonu'nu Erdoğan'ın bir gecede kendisine bağlamasını ve başına damadını getirmesini... Buna dikkat çekenler var.
Varlık Fonu'nun bütün yönetimini elinde tutan dolayısıyla istediğini burada yapabilen Erdoğan'ın aynı zamanda benzer bir formülü İstanbul Büyükşehir Belediyesi için de uygulayabileceği AKP'lilere abartı gelmiyor. Böyle bir formülün arandığı ifade ediliyor. Neden olmasın?.. Bir gece ansızın, bir kararname çıkartılırsa, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bütün imar yetkileri elinden alınıp, Cumhurbaşkanlığında bu yetkiler toplanırsa, veya tüm şirketler yeni bir çatı alınırsa ve bunun başına da damat bey geçirilirse... Hangi yargı organına gidip itiraz edebilirsiniz?.. Etseniz dahi sonuç ne olur?.. Ekrem İmamoğlu tekrar kazansa da sembolik başkan olur. Ya sonrası?.. Çok kafa yormak lazım!..