Adam hanımına pek hoş davranmaz, kalbini kırar. Sonra hanımından sofrayı kurmasını ister. Kadıncağız hiç sesini çıkarmadan kurar sofrayı ve buyur eder kocasını. Adam sabırsızca sofraya oturur, iştah kabartacak bir zevkle yemeye başlar. Yemek tuzsuz olmuştur. Birkaç lokma yedikten sonra hanımından tuz ister ve
Hanımı; “Sen yemeğe devam et ben getiririm” der ve içeri giderAdam ikide bir; “tuz nerde kaldı hanım?” diye sorar. Kadın her seferinde “tamam getiriyorum” diye cevap verir. Fakat tuz bir türlü sofraya gelmez. Adam tuzu isteye isteye karnını doyurur. Sonra aklı başına gelir. Az önce hatununun kalbini kırdığı için özür diler Hanım mutfağa gider ve elinde tuzla geri döner. Adam merak eder ve sorar; “Bu ne şimdi karnım doyduktan sonra tuzu ben ne yapayım” der. Hanımı da ona; “Senin kalbimi kırdıktan sonra dilediğin özür, doyduktan sonra sofraya gelen tuz gibidir, ihtiyaç kalmaz” der.
Hani derler ya öfke rüzgâr gibidir, bir süre sonra diner ama birçok dal kırılmıştır bile. Hayatı boyunca herkes birini bulur ama birbirini bulmak çok az insana nasip olur. O yüzden sevdiğinize sahip çıkın, onu önemseyin ve kırmayın.
Kadın mutluysa güzelleşir, güzelse mutlu olur. Mutlu olursa sen de mutlu olursun. Sevdiğinizi üzmeyin… Sevdiklerinizi üzmeyeye özen gösterin. Kırdığınız kalp artık düzelmez. İş işten geçtikten sonra her şey boş.