Başbakan ve Genel Başkan olduğu dönemde MKYK'nın yetkilerini kısıtladığı toplantı ve sonrasında gelen Pelikan bildirisine ilişkin açıklamalarda bulunan Davutoğlu, şöyle konuştu:
'PELİKAN ÇETESİ VE MKYK KARARI ORGANİZE İŞTİ'
Malum benim gıyabımda imzalanan MKYK toplantısında ben Varto'ya gitmiştim. Pazar günü böyle bir bildiri yayımlandı. O bildirinin arkasındaki isimleri, kimlerden talimat aldıklarını biliyordum. Ben ne yaptım bu insanlara dedim. Beraber birçok ateş çemberinden geçtiğim isimler beni hedef aldı, Alman ajanı dediler. 89 yaşından bir misyon içinde olageldim. En yakın arkadaşlarım bana karşı imza topluyor, bana iletmeden. MYK'dan bahsediyorum. Bir muhtıra vari bir çalışma. Arkasından Pelikan bildirisi, organize bir iş. Benim hedef alınmamı anlarım ama eşimin sağlık seminerinin iptal edilmesini anlayamam.
'CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI BEN ÖDÜL ALINCA SALONU TERK ETTİ'
Bosna Hersek'te davet edildiğim toplantıda konuşmamam ve bana ödül verilmemesi için Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay girişimde bulundu, ödül alınca yetkililer salonu terk etti. Pelikan çetesi bana saldırdığında, partinin bölünmemesi, devlette kriz çıkmaması için görevimi bıraktım. Pelikan çetesi sadece piyon, arkasındakiler biliniyor.
'ERDOĞAN'LA SEÇİM ÖNCESİ KONUŞTUM'
Özünden koparılmış bir başkanlık sistemiyle Türkiye gizli açık ittifaklar zorunda bırakıldı. Erdoğan'la seçimden önce konuştum, bu ittifak dolayısıyla MHP'ye ve HDP'ye oy kaybedileceğini söyledim.
AKP'de bir hizip ithamına karşı haya duyarım. Ben genel başkandım, bir an aklıma hizip gelse, onu aklımdan atardım. Hizip çalışmasına girmediğimin en önemli göstergesi, Erdoğan'ın verdiği MKYK listesini tümüyle kabul etmem. Cumhurbaşkanlığımızla aramızda ihtilaf var ama mesele bu farklıklıları nasıl yönettiğimiz. 12 Eylül anayasasıyla ikiz kardeşlerden birini cumhurbaşkanı, birini başbakan yapsanız arada kriz çıkar.
ERDOĞAN'A YAPTIĞI TEKLİFİ AÇIKLADI
Herkes benim Erdoğan'a karşı olduğumu söyleyip Cumhurbaşkanımıza fitne taşımaya çalışıyordu. Ben anlıyorum ki siz gücü elinizde toplamak istiyorsunuz ama bizim 268 vekilimiz var, ben muhalefetle görüşüp parlamenter sistemi temel alan bir yeni anayasa çalışması yapalım dedim. Siz de yetkileri genişlettiğimiz başbakanlığı ve parti genel başkanlığını geri alın dedim. Bu bir ay içinde referanduma gitmeden yapılabilirdi. Sayın Cumhurbaşkanımız "böyle devam edelim" dedi.
'CHP İLE İTTİFAK YAPALIM DENİLDİ'
7 Haziran 2015 seçimleri sonrası devam eden istikşafi görüşmeler sonrasında MKYK'da neden oy kaybettiğimizi konuştuk. Siyasi etikle ilgili olduğu, yolsuzluklarla ilgili olduğu söylendi. Partinin arınacağı mesajı vereceğimizi ilan edelim talimatı verdik. O heyetin büyük çoğunluğu CHP ile ittifak yapalım dedi. MHP ile ittifak diyen ve seçime gidelim diyenler de oldu. Sayın Bahçeli kapıyı ilk anda Cumhurbaşkanına ağır sözlerle kapıyı kapattı. 12 Eylül 2015 kongresine giderken, hüzün haftamdır benim. Hendek denilen o adice yöntemle mücadele ediyoruz, bir yandan seçime gidiyoruz. Kongreyle yenilenme hedefindeyiz, benim gıyabımda MKYK listesi hazırlandı. Ülke yanarken ben liste mücadelesi yapmam, neyi uygun görüyorsanız tamam dedim.
Ben hiçbir zaman Erdoğansız AKP hesapları içinde olmadım, olsaydım görevlerimi bırakmazdım. Ben Başbakan olayım ama hiçbir yetkim olmasın isteniyordu, bunu Sayın Cumhurbaşkanımız istedi. Ben ayrıldığımda düşük profilli bir başbakan istendi, ben kendimi bilirim, düşük profilli olamam. Ben kongre toplasaydım, AKP bölünürdü. Keşke bir ay daha bekleseydim, vize muafiyetini alıp AB'den, ondan sonra ayrılsaydım.
PARTİ KURMA AÇIKLAMASI
Partinin kurumsal yapısının bozulduğunu, karar alma yetisinin azaldığını görüyorum. Susarak içerde beklemeyi de susarak ayrılmayı da doğru bulmuyorum.
Şu an yaygın kültür bu. Ekonomik kriz yok denildiğinde yok diyorlar, ekonomik kriz var. Devlet işlemiyor diye kapalı kapılar ardından konuşuluyor, bir araya gelince mükemmel işliyor deniliyor. AKP içinden birçok yetkili isim arayıp biz bu metnin altına imza atardık dediler. Susarak kopmayı da kabul etmiyorum. Bu da başka bir yanlış. Ben bu partinin iki yıl genel başkanlığını yaptım, 2 genel seçimde genel başkanlık yaptım. Bu partinin kitlesinin travması benim de travmam. 23 Haziran'da YSK kararının yanlış olduğunu açıkladım.
Kaybederiz, vicdanı da kaybederiz dedim. Manifestoyu açıklamamın üzerinden 3 ay geçti. Tartışılması bile yasaklandı partide. Parti kurmak bölücülük değildir. Bana galip nereye gidiyoruz diyen arkadaşlarla istişarelerde bulundum. Her şey iyi gitseydi, tekrar siyasete girmeyi düşünmezdim. Din siyasete alet edildi. Muhafazakar siyasetin temsili yok. Dini bir ankette en düşük güven oranı din adamlarınaysa bunu düşünmek gerekir. Bu ancak yeni bir pratikle ortaya çıkarak çözülebilir. Bu yeni pratik başka yol kalmazsa parti kurmaktır. Eski kadrolar tasfiye edildi, Cumhurbaşkanına o günlerde hakaret eden herkes siyasetin merkezinde. Cumhurbaşkanının bunu düşünmesini istiyorum.
Çok sayıda siyasetçiyle ilgili kendi oğullarıyla ilgili talepler gelince, vekillerin birinci derecede yakınlarının siyasete girmemesi için teklif getirmiştim. Başkanlık sistemi referandumunda evet demedim. Cumhurbaşkanlığı sistemi revize edilmeli. Teknokrat bakan olmamalı. Yüzde 50+1 büyük bir hata. AKP, MHP'ye bağımlı hale getirildi.
BABACAN VE GÜL AÇIKLAMASI
Parti kuracaklarını ilan ettiklerini duymadım, ayrıldılar. Benim çok derin bir hukukum var Ali Babacan'la, en son manifestomu açıkladıktan sonra konuşmuştum. Hakkında soruşturma başlatılması sonrası kendisini aradım.
Aramızda bir genel başkanlık ihtilafı yok, görüş ayrılığı da yok. (Aradaki sorun ne peki?) Ben de bilmiyorum, anlam veremiyorum. (BabacanGül ekibinin sizi islamcı bulduğu, liberal bir parti kurmak istedikleri, Suriye politikasını başarısız buldukları ve Beşir Atalay'ın sizi istemediği belirtiliyor)
Ben Müslümanım ama hiçbir zaman "cı" ekini kabul etmiyorum. Mesele oradaysa, bunun bir problem olmasını zul adderim, bunu yakıştırıyorlarsa oryantalist bir bakış olarak görüyorum. Böyle olduğu için söylemiyorum. Liberal politikalarsa sorun açın manifestomu okuyun. Özgürlüklere muhalif, otoriter eğilimli tek bir not yok. Suriye konusunda tüm olumsuzluklar benim üzerime yıkılmak isteniyor.
Tüm politikalar Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Genelkurmay, MİT hepsi ortak karar verir. Kendinizi dışında tutarsanız, bir kişiye yıkarsanız bu ahlaksızlık olur.