Oyuncu Deniz Çakır'ın hedef alınmasının ardından yükselen tartışmalar sürüyor.
Akit TV, Deniz Çakır’ın, “İçkili bir halde gittiği kafede yan masada sohbet eden 6 başörtülü kadına ‘Burası Arabistan mı? Ne geziyorsunuz burada!’” dediğini ileri sürmüştü. Deniz Çakır’ın eski fotoğrafları olay anında çekilmiş gibi yayımlanarak “sarhoş” ifadesi ile yayımlanmıştı. Haberde olay anına ilişkin herhangi bir görüntü paylaşılmamıştı.
Haberin ardından ise, Çakır hakkında soruşturma başlatılması da kamuoyundan gelen tepkileri artırmıştı.
"DENİZ ÇAKIR HAKLI"
Yeniçağ yazarı Arslan Tekin ise, bugünkü köşesinde, "Deniz Çakır haklı" başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün grup toplantısında, Deniz Çakır'a sert sözler söylemişti. Arslan Tekin ise, "Erdoğan, dünkü grup toplantısında Deniz Çakır'a yönelik öyle sert ifadeler kullandı ki, şaşırdım kaldım" derken, "Keşke R. T. Erdoğan, peşin hüküm vermeseydi. Kameralar incelense, şahitler dinlenseydi"dedi.
Tekin, "Çok kalabalık ailemin yüzde 80'i başörtülüdür. Evdeşim de dâhil. Esas olan peşin taraf olma değil; araştırma ve doğru neticeye varmadır" diye belirtti.
Arslan Tekin'in yazısı şu şekilde:
"Deniz Çakır, dizi oyuncusu. Bilinen bir isim. Başörtülülere saldırdığı, densiz sözler ettiği iddiaları var. Belli ki bir tartışma olmuş.
Recep Tayyip Erdoğan Ak Parti'nin dünkü grup toplantısında söylendikçe söylendi.
Daha önce Kabataş'ta bir başörtülü hanıma çok ağır saldırılar olduğu iddiası epey tartışılmıştı. 'Geziciler camide içki içtiler.' iddiası ne kadar doğruysa, Kabataş'ta Gezicilerin bir başörtülü hanımı dövdükleri ve hatta üzerine çöğdürdükleri iddiaları da o kadar doğrudur. (Camide içki içilmediğini caminin müezzini söylemiştir.)
İstanbul'daki bir alışveriş merkezinde bir mekânda (kafe veya lokantaya 'mekân' deyip duruyorlar. Her kapalı alan mekân zaten.) oturan, türbanlı yedi hanım, oyuncu Deniz Çakır'ın kendilerine hakaret ettiği iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuşlar.
Deniz Çakır meselenin başörtüsü olmadığını söylüyor. Diyor ki:
'Arkadaşlarımla gittiğimiz mekânda önce yan masamıza oturan kişiler hâl ve hareketleriyle bizden rahatsızlık duyduklarını belli ettiler... Bizi bilinçli olarak huzursuz ettiler... Arkadaşlarımla kutlama yaparken doğal olarak birbirimizin fotoğraflarını çektiğimiz sırada, bu sefer kendi fotoğraflarını çektiğimizi ima ederek bize sözlü olarak da sataştılar ve bu noktada aramızda kısa bir sözlü tartışma yaşandı. Konu uzamadı kapandı. Aynı ortamda yaklaşık 20 dakika daha oturduk. Mekanda kameralar mevcuttur, görüntüler incelenebilir.. Bu konuda hiçbir kaygı yaşamamaktayım... Tartışmanın, benim açımdan giyim, kuşam, türban, başörtüsü gibi kişisel tercih ve özgürlüklerle ilgisi yoktur, olmamıştır, olamaz da. Ancak tam tersi, söz konusu kişiler mekânda beni gördükleri andan itibaren benim tercihlerimden rahatsız olduklarını ortaya koymuşlardır...'
R. T. Erdoğan, dünkü grup toplantısında Deniz Çakır'a yönelik öyle sert ifadeler kullandı ki, şaşırdım kaldım:
'Bu ülkede başörtülü hanımlara Suudi Arabistan'a gidin demek faşistliğin en sefil hâlidir. En son bir konserden çıkan başı açık örtülü kızlarımıza orada gelip bu şekilde sataşıp Suudi Arabistan'a gidin burada ne işin var diyenlerin hâlini düşünün. Adı da sanatçıymış. Dert başka. Ne derseniz deyin bu ülkede insanların yaşam biçimi ile uğraşan CHP zihniyetidir.'
Mekân dedikleri kafenin garsonu en önemli şahit. O, Deniz Çakır'ın 'Arabistan'a gidin' gibi bir laf etmediğini söylüyor.
Neden kamera kayıtları hemen incelenmiyor, anlamıyorum. (Bizim de başımıza farklı bir olay gelmişti, Bir tıp prof.u hem bir saatten fazla gecikmiş, hem nazikçe geciktiğini hatırlattığımız için yakınımı muayene etmemiş, biz de şikâyetçi olmuştuk. Soruşturucu iki ayrı hoca da bütün ısrarımıza rağmen kameraları incelemeye yanaşmadılar. Bu defa savcılığa gittik. Üç kişilik komisyon kuruldu. Kamerayı incelediler mi, bilmiyoruz. 14 ay oldu, Hâlâ sonuç bekliyoruz.)
Delil bulmak çok basitken olay neden büyütülüyor? Deniz Çakır, 'kameralara bakın' diyor.
Keşke R. T. Erdoğan, peşin hüküm vermeseydi. Kameralar incelense, şahitler dinlenseydi.
Camide içkide de, Kabataş'ta bir hanımın dövülmesinde de boşluğa düştü hâlbuki.
Çok kalabalık ailemin yüzde 80'i başörtülüdür. Evdeşim de dâhil.
Esas olan peşin taraf olma değil; araştırma ve doğru neticeye varmadır."