Yılmaz Özdil, bugünkü "Al sana Endülüs!" başlıklı yazısında, "Kaderin cilvesi mi desem, ne desem bilemiyorum… Muhtar bile olamaz denilen asrın liderimizi, sarayın muhtarları yıktı iyi mi!" ifadelerini kullandı.
Tek adam rejimi'ne geçmeye niyet eden asrın liderimiz, aniden muhtarları keşfetmişti.
Habire sarayda ağırlıyordu.
★
“Benim için muhtar bile olamaz diyorlardı, ben şimdi Türkiye'nin tamamını kontrol eden başmuhtarım” diyordu.
“Benim her muhtarım bir dünya lideri seviyesinde bilgiye sahiptir” diyordu.
“Benim muhtarımın Birleşmiş Milletler genel kuruluna katılanlardan farkı yoktur” diyordu.
“Muhtar kardeşlerim, kaymakamlar valiler emrinizdedir” diyordu.
“Benim muhtarım mahallesinin lideridir” diyordu.
★
Muhtarlarımız coşkuyla şakşaklıyor, yandaş medya saatlerce naklen yayınlıyordu, bu ağırlamalar için milyonlarca lira harcanıyordu.
★
Yetmedi…
Muhtarlar kafileler halinde İspanya'ya gönderildi, Endülüs'ü gezdiler.
Anadolu Ajansı bol bol fotoğraflarını çekti, yalaka gazeteler bol bol yayınladı.
Muhtarlar avantadan umreye gönderildi.
Kudüs'e gönderildi.
★
O günlerde, CHP bangır bangır uyarıyordu… Akp'nin az farkla kazandığı veya az farkla kaybettiği küçük yerleşim birimlerine seçmen kaydırıldığını, bu işin yandaş muhtarlar eliyle yapıldığını haykırıyordu. CHP milletvekilleri Tbmm'de basın toplantısı düzenliyor, “seçmen göçü”ne dikkat çekiyordu.
★
O günlerde, Akp kıs kıs gülüyordu… Akp milletvekilleri “seçmen göçü diye bir şey yok, Chp daha şimdiden mağlubiyetine kılıf hazırlıyor” diyordu. Yandaş medya “seçmen göçü diye bir şey yok, muhtarlarımıza iftira atılıyor” diye haber yapıyordu.
★
(Demokrasinin nazlı bir nehir olduğunu, kendi halinde akıp gitmesi gerektiğini unutmuşlardı… Nehir yatağını değiştirmenin ne kadar tehlikeli olabileceğini düşünemiyorlardı.)
★
Yetmedi…
Asrın liderimiz, muhtarlarımıza müjde üstüne müjde verdi.
Muhtar maaşı iki bin liraya yükseltildi.
Eskiden sigorta primlerini kendileri ödüyordu, sigorta primlerini sayın devletimiz ödemeye başladı.
Normalde emekli olarak çalışanların maaşı kesilirken, muhtarlarımıza torpil yapıldı, emekli olsalar bile maaşlarını tam olarak almaya başladılar.
Ömür boyu silah taşıma ruhsatı verildi, silah ruhsatı için harç ödemekten muaf tutuldular.
Mahalle mahalle muhtarlık büroları açtılar, bu büroların masrafları Akp'li belediyeler tarafından karşılandı.
★
Bu maddi imkanlar, beleş turistik seyahatler ve sarayda gördükleri izzet ikram sayesinde, muhtarlık kıymete bindi, cazip hale geldi.
★
Bu yüzden, 31 Mart seçimlerinde muhtar adayı patlaması yaşandı.
Tarihte görülmemiş sayıda muhtar adayı çıktı.
Afyon'da 15 seçmenli köyde mesela, dört muhtar adayı vardı!
Samsun'da yaz aylarında 30, kış aylarında sadece dört kişinin yaşadığı köyde, dört muhtar adayı çıktı.
Gaziantep'te 437 mahalle var, beş binden fazla muhtar adayı yarıştı.
Almanya'dan gelip muhtar adayı olanlar çıktı.
Karı koca, baba oğul, anne kız muhtar adayı olanlar çıktı.
17 yaşında olup, tam 31 Mart'ta 18'ine basacak muhtar adayları vardı.
★
Netice?
★
Anadolu'daki muhtar adayları, muhtar olabilmek için kıyasıya rekabete girdi, kesenin ağzını açtılar, otobüs biletlerini bile kendi ceplerinden ödeyerek, başka şehirlerde yaşayan akrabalarını arkadaşlarını, kendi köylerine, kendi mahallelerine taşıdılar.
350 bin kişi civarında “seçmen göçü” yaşandı.
Hassas terazideki dengeler alt üst edildi.
★
Taşıma suyuyla değirmeni döndüren muhtar adayları kazandı ama…
Akp lehine olacağı zannedilen seçmen göçü, Akp aleyhine dönüştü.
★
Kılpayı kaybettiği küçük yerleri kazanayım derken, devasa yerleri kaybetti.
★
Kaderin cilvesi mi desem, ne desem bilemiyorum…
Muhtar bile olamaz denilen asrın liderimizi, sarayın muhtarları yıktı iyi mi!