Gül’cüler cephesinde yeni parti kurma çalışmaları azledilen Başbakan unvanına sahip Ahmet Davutoğlu’nun yayınladığı uzun deklarasyonla ete kemiğe büründü. Haklı olarak, yeni partinin teşkilatlanmasını ve içerisinde kimlerin olacağını da merak ediyorsunuz. Dünkü yazımda belirttiğim bilgilere ilave olarak şunları ekleyebilirim;
40’a yakın ve 3 büyükşehirde teşkilatlanmaları tamam. Ancak partinin kuruluşu resmileşmeden içeride patırtılar çıktı. 2’nci adamlık ve vitrinde en önlerde yer alma konusunda. İçişleri eski Bakanı ve “çözüm süreci”nin mimarlarından Beşir Atalay kendisinin 2’nci ve güçlü adam rolünde olması için bastırıyor. Fakat büyük de tepki alıyor. Kurucu isimler de 3 aşağı 5 yukarı tahmin edebileceğiniz “ünlü” AKP’li simalar. Bir de üst düzey eski bir yargı üyesi…
Abdullah Gül’ün yakın çalışma arkadaşı Ali Babacan’ın İngiltere’den döndükten sonra ayağının tozu ile kapalı devre toplantılar gerçekleştirdiğini dünkü yazımda belirtmiştim. Neler söylüyor?.. Toplantılara katılan bir dostum anlattı;
“Aşağı yukarı kamuoyunda bilinen şeyler. Ali bey diyor ki; ‘hukuk dibe vurdu. Hukuk dibe vurunca ülke ekonomisi perişan oldu. Korku toplumu oluşturuldu. Kalitesiz işler yaptılar ve hâlâ yapıyorlar. Hatalı adamlarla çalıştılar. Çözemeyeceğimiz problemimiz yok’. Babacan’ı bu sefer çok kararlı gördüm. Ancak asıl olan çerçeve Ahmet Davutoğlu’nun yayınladığı deklarasyon. Orada her şey anlatıldı.”
Peki, Gül’cülerin partisi ne zaman resmi olarak kurulacak?.. Ahmet Davutoğlu’nun yakın çevresinden bir kaynak YENİÇAĞ’a şunları söyledi;
“Biz hareket olarak deklarasyonumuzu yayınladık bekliyoruz. Bundan sonrası gelişmelere bağlı, yani öncelikle AKP içinden ve saraydan gelecek tepkiler önemli. Bu aşamada, bu tepkilerden sonra ne yapacağımız noktasında daha net adımlar atacağız.
Ahmet Davutoğlu’nu hepimiz herkes çok sever. Davutoğlu, aynı zamanda iyi bir ekonomisttir. Ali Babacan, Mehmet Şimşek gibi arkadaşlarımız, dünyada, ekonomide karşılığı olan insanlar. Türkiye’nin siyasi ve ekonomik sorunları var. Bu sorunların çözülmesi gerekiyor. Bu sorunlar nasıl çözülecek diyorsanız o da anayasanın ilk 4 maddesi ve yine üniter yapı içinde çözülecektir. Tüm siyasetçiler, vatandaşlar bunları dikkate alarak hareket etmelidir. Bundan daha ötesi yoktur. Çerçeve bu olacak. Bunun dışına çıkmadan, Türkiye’nin refahı için herkesle görüşüyoruz. Bu ülkücü olmuş, ulusalcı olmuş, milliyetçi olmuş, solcu olmuş hiç fark etmez. Türkiye’nin sorunları çözülmesi gerekir.
Bu noktada bizim dikkat ettiğimiz husus; öncelikle AKP’den nasıl bir tepki gelecek?.. Bu deklarasyonu benimseyecekler mi, yoksa başka bir tepki mi verecekler?.. Bular elbette hassas ve önemli konular. Saraydan gelecek tepki de önemlidir. Bunlardan sonra bir hareket noktası belirlemek daha doğru olacaktır. Hep düz siyaset yaptık bugüne kadar. Bu noktada Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yanlış olduğunu parti disiplini içinde hiçbir şekilde parti disiplininden ayrılmadan söyledik. Öte yandan diğer doğruları da söyledik. Şimdi de aynı anlayış devam ediyor, yine bildiğimiz doğruları söylüyoruz ve bu nedenle bu doğruların AKP ve toplumda karşılığını bekliyoruz. Nasıl bir karşılık olacak? Bu önemli.”
Biraz karmaşık gelmiş olabilir. Kaynağımızın söylediğini tercüme etmeye çalışayım;
Demek istiyorlar ki, biz deklarasyonu açıkladık. R. Erdoğan bizi partiden resmen atarsa, partimizin resmi kuruluşu için hemen harekete geçeceğiz. Bu olmazsa, saray veya çevresinden gelecek büyük hareket AKP’den kopuş için gerekçe olacak!..
Tam bu noktada ezber bozma cinsinden olacak bir izlenimimi paylaşmak isterim. Hatırlar mısınız? Ortada fol yok yumurta yokken, bu fakir gazeteci, başta İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanları ve bazı il başkanları olmak üzere olacak operasyonları yazmış, “görevden alınmalar olacak” demişti. Belki o günlerde sizlerde pek ihtimal vermemiştiniz. Hatta, havuz medyasının bazı kalemşorları, “nayır, nolomaz” diye hakaretlere varan cümlelerle bu yazılanların yalan olduğunu iddia etmişti. Sonra ne olmuştu?.. “Metal yorgunluğu” hikâyesi çıktı ortaya. Ne kadir Topbaşlara ne Melih Gökçelere şut çekildi… “Türkiye İttifakı” çağrısı ile birlikte başta Sabah Gazetesi olmak üzere bir yerlerden dışarıya yansıtılan tepkileri ilgi ile takip ediyorum. SETA’cılar olmak üzere Sabah gazetesinin bazı yazarları hop hop hopluyorlar!.. Büyük telaş içindeler… Sabah gazetesinin kime ait olduğunu herhalde tekrar belirtmeme gerek yok!..
Ne dersiniz?.. Yoksa, AKP, bizzat R. Erdoğan’ın eli ile tasfiye mi ediliyor?..
Ben derim ki; bu devlet sahipsiz değil!..