Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, AKP Başkan adayları hakkında MİT ve emniyetin GBT sorgulaması yaptığını açıklamasına CHP’den tepki geldi. CHP’li Özgür Özel tepkisini, “Erdoğan, ‘Partili MİT Başkanı’ ve ‘Partili Genelkurmay Başkanı’ pratiklerinden de hareketle istihbarat teşkilatının kendi partisine hizmet ettiğini ve aday adaylarının soruşturmaları için kullanıldığını itiraf etmiştir” ifadeleriyle dile getirdi. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin adayları hakkında MİT ve emniyetin güvenlik soruşturması yaptığını açıklamasına tepki gösterdi. “Erdoğan, “Partili MİT Başkanı” ve “Partili Genelkurmay Başkanı” pratiklerinden de hareketle istihbarat teşkilatının kendi partisine hizmet ettiğini ve aday adaylarının soruşturmaları için kullanıldığını itiraf etmiştir.” diyen Özgür Özel’in konuyla ilgili açıklaması şöyle: Adalet ve Kalkınma Partisi, 16 yıllık iktidarı boyunca sıklıkla Cumhuriyetin kurucu kadrolarıyla hesaplaşma yarışı içine girmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluş mücadelesi dönemine yönelik eleştirilerini ise “tek parti dönemi” vurgusunu kullanarak yapmıştır. Bu yöndeki eleştirilerine karşın Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisini bir devlet partisine, devleti de bir parti devletine dönüştürme noktasında adımlar atmış, Türkiye’nin demokratik standartlarında ciddi geriye gidişlere neden olmuştur. Bu konudaki itiraflardan biri Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 20 Ocak günü Ordu’da yapılmış; Erdoğan, “Partimizin genel merkezinde şu ana kadar önümüze konulan bütün adaylarda GBT denilen güvenlik soruşturmalarını gerek Milli İstihbarat, gerek emniyet istihbarat, tepeden tırnağa hepsini inceledik. Eğer Ordu’da bir şeyler olduysa bazı şeylere müdahale edildiyse herhalde bunun sebeplerini de anlıyor olmalısınız” ifadesini kullanmıştır. Rejime kasteden anayasa değişikliğiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik birikimleri çerçevesinde tarafsızlığı esas kılınan devlet başkanlığı makamını “partili cumhurbaşkanlığı” makamına dönüştüren Erdoğan, “Partili MİT Başkanı” ve “Partili Genelkurmay Başkanı” pratiklerinden de hareketle istihbarat teşkilatının kendi partisine hizmet ettiğini ve aday adaylarının soruşturmaları için kullanıldığını itiraf etmiştir. Temmuz 2017’de bir köşe yazarının yazısına da yansıyan Milli İstihbarat Teşkilatı ve MASAK’ın, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin il ve ilçe teşkilatları için rapor hazırladığı iddiasını da teyit eden bu açıklamalarının ardından Erdoğan, bazı soruları yanıtlamak durumundadır: Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet İstihbarat, Adalet ve Kalkınma Partili belediye başkan aday adaylarının güvenlik soruşturmalarını yürütmek başta olmak üzere bir partinin emrine verilmeseydi ve asli görevlerinden olan istihbarat toplama, istihbarata karşı koyma gibi faaliyetlerini sürdürseydi, 15 Temmuz darbe girişimi ya da Türkiye’nin büyük kentlerinde gerçekleşen bombalı saldırıların önlenmesi mümkün olabilir miydi? İstihbarat örgütü asli görevini yerine getirseydi, halen faillerine tam olarak ulaşılamamış eylemlerin aydınlanması mümkün olabilir miydi? Erdoğan, bir başka konuşmasında FETÖ’nün belediyelerdeki son kalıntılarının 31 Mart’tan sonra seçmen tarafından tasfiye edileceğini ifade etmiştir. Bu çerçevede başta seçimler öncesinde istifaya zorlanan Adalet ve Kalkınma Partili İstanbul, Ankara, Ordu, Balıkesir, Bursa, Niğde, Uşak ve Düzce belediye başkanları olmak üzere, güvenlik soruşturmaları olumsuz çıkan belediye başkanları ile belediye başkan adaylarına yönelik neden adli ve idari soruşturma açılmamıştır? Yaklaşan yerel seçimler öncesinde FETÖ’nün siyasi kanadıyla bir mücadele başlatmak yerine, yeniden aday gösterilmeyen tüm belediye başkanlarının bir terör örgütüyle irtibat ve iltisaklı olduğu imasını içeren açıklamalarda bulunmak ve bu açıklamalara karşın soruşturma mekanizmalarını harekete geçirmemek samimiyetten uzaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı derhal, belediye başkanlarına ilişkin genel başkan sıfatıyla emrine sunulan güvenlik soruşturmalarını kamuoyuyla paylaşarak, soruşturma mekanizmalarını resmen harekete geçirmelidir. Yaşananlar, Cumhuriyet Halk Partisi’nin anayasa değişikliğine yönelik olarak dile getirdiği öngörülerini bir kez daha haklı çıkarmıştır. Anayasa değişikliğiyle sadece 140 yıllık parlamenter sistem geleneğimiz çöpe atılmakla kalmamış, devletin tüm kurumları bir siyasi parti genel başkanının emrine verilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak; Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, Türkiye demokrasisini geliştirmek yerine, Türkiye’de bir tek adam rejimini tüm kurum ve kurallarıyla hakim kılma girişimlerine engel olmaya ve rejime kasteden anayasa değişikliğini geri alarak Türkiye’de yeniden parlamenter demokrasiyi tesis etmek için mücadele etmeyi sürdüreceğiz.