31 Mart sonrası AKP adına yaptıkları açıklamalarla gündem olan AKP Seçim İşleri Başkanı Ali İhsan Yavuz , 'Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey oldu'açıklaması ile üne kavuşmuştu.
Gülse Birsel, AKP'li Yavuz'u hatırlatarak, "Tüm neşe ve enerjimle kahve fincanımı kaldırıyor, Ali İhsan Yavuz’un sağlığına içiyorum!" ifadelerini kullandı.
AK Parti Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’a laf eden karşısında beni bulur! Zira kendisine binlerce teşekkür borçluyuz.
Öncelikle Ali İhsan Yavuz siyaset tarihimize ve mizahımıza “Hiçbir şey olmasa da kesin bir şeyler oldu” cümlesini takdim eden insandır
Ve mizahçı gözüyle bakıyorum, dillere pelesenk olan bu unutulmaz kalıpları çok az komedi karakteri kurabilir! Söz konusu cümle, Burhan Altıntop’un “Ben de Nişantaşı çocuğuyum”una, “Ben aslında yoğum”una, Vasfiye Teyze’nin “Herkesin hayatı berbattır, yeter ki doğru yerden bakmasını bil”ine, “Ne çektin be”sine, Şennur Teyze’nin “Hiç içim almadı”sına, Gizem Özpamuk’un “Bu kim”ine eşdeğerdir kanımca.
Üstelik saydığım cümlelerin Ali İhsan Yavuz tarafından veya onun gıyabında söylendiği düşünüldüğünde de insan çok eğleniyor, ki bu elimizde girdiği her sahneyi coşturacak bir joker karakter var demektir!
Sayın Yavuz kişiliği, tavrı, ciddiyetine eşlik eden gaflarıyla önümüzdeki senaryolarıma, yeni karakterlerime de ilham kaynağı. Buradan şahsım adına kendisine şükran ve çiçek emojisi yolluyorum!
Kazanılmış bir seçimle ilgili olabilecek en “olmayacak” iddiaları sert, iddialı bir üslupla dile getirdiği, seçimin hemen ardından günde 10 defa televizyona çıkıp AK Parti seçmeninde bile metal yorgunluğu yarattığı, verdiği “bilgilerle” artık dünyanın düz olduğunun bile siyaset tarafından ısrarla savunulabileceğine dair bir kanaat oluşturduğu için tarihe yön verdi diyebiliriz. Zira en azından görüntüde onun başı çektiği bir hareketle seçimler tekrarlandı ve bunun üzerine vatandaş “Anlamadınızsa tekrar, daha büyük harflerle anlatalım” dedi. Sayın Yavuz böylece durumun “anlaşılmasına” önemli bir vasıta oldu ve 23 Haziran gecesi itibariyle o ana kadar hiçbir şey anlaşılmasa da kesin bir şeyler anlaşıldı!
Sekiz yüz bin seçmen farkıyla kazanılmış seçim, siyaset sahnesindeki herkesi şöyle bir hoplatacaktır.
Herkesin yazdığı çizdiği gibi AK Parti ekonomiden demokrasiye, sert, kutuplaştırıcı dilden kibir ve israfa, umarım şikâyetlere artık kulak verip bir revizyona gidecektir. CHP, son zamanlarda işaretlerini verdiği gibi umarım söylem ve performansını İmamoğlu stilindeki kapsayıcılık, azim, çalışkanlık ve işbilirlik üzerine kuracaktır. Diğer partiler de bu hikâyeden çok ders ve rota çıkaracaktır mutlaka.
Bağırıp çağırmanın, iri lafların, “Bir şeyi yirmi yerde yirmişer kere söylersek inanılır”ın belki Ortadoğu’nun bazı ülkelerinde çalışacağını; ama bu coğrafyanın uyanık insanlarının bir yere kadar alttan alıp performans düşüşü olur olmaz cevaben “Yemezler” dediğini siyaset görmüş oldu.
Günlerdir İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu tebrik ediliyor. Canan Kaftancıoğlu’ndan Kemal Kılıçdaroğlu’na, Meral Akşener’den sandık başındaki gönüllülere tüm emeği geçenlere teşekkür ediliyor. Edilsin, haklarıdır. Ve fakat bu değişimin, bu kendine çekidüzen verme sürecinin mimarlarından, seçim yenilenmesinin ve 800 binlik farkın en önemli aktörlerinden Ali İhsan Yavuz Bey’e niye bir teşekkür, bir alkış çok görülüyor? Bu adamın hakkı ödenmez sevgili dostlar!
Ali İhsan Yavuz’u asla unutmayın!
Çünkü Sayın Yavuz’un şahsında vücut bulan anlayış, kendisinin bir nevi marka yüzü olduğu söylem tarzı ve içinde olduğu ekip sayesinde “yenilenme”nin kaçınılmaz olduğunu hem iktidar hem muhalefet ve seçmenleri gördü.
23 Haziran gecesi her cenah bir duble kahve içmiş gibi oldu. Kimi uyandı; kimine çarpıntı kimine de neşe ve enerji geldi!
Tüm neşe ve enerjimle kahve fincanımı kaldırıyor, Ali İhsan Yavuz’un sağlığına içiyorum!