Türkiye 31 Mart’ta sandık başına gitti, belediye başkanlarını seçti. Ancak İstanbul’da resmi olmayan sonuçlara göre seçimi CHP’li Ekrem İmamoğlu kazanınca, AKP’nin itirazları başladı.
İtirazlar sonucu sandıklar tekrar tekrar sayılıyor.
Bugün konuyla ilgili açıklama yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, daha önce güvenli ilan ettikleri seçimlerde usulsüzlükler olduğunu söyledi. Erdoğan, “Usulsüzlükler tabii bazı değil, neredeyse bütünü usulsüz” dedi.
ERDOĞAN KİMİ SUÇLUYOR
Erdoğan’ın usulsüzlükle suçladığı seçimlerin patronu Yüksek Seçim Kurulu (YSK). Seçimlerin nasıl yapılacağı, şartları, kuralları belirleyen o. Seçim güvenliğinden de YSK sorumlu. Kurul, Yargıtay ve Danıştay yargıçlarından seçilen heyetle birlikte siyasi parti temsilcilerinden oluşuyor.
Her sandık kurulunda da bir devlet memuru görev yapıyor. Yani her sandık başında bir memur bulunuyor. Sandıklarda ayrıca siyasi partilerin temsilcileri de var.
Ve kuşkusuz...
Seçimde usulsüzlük yapma iradesini sergileyecek olanlar, devletin memuru yani devletin tepe ismi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı.
Eğer seçimde bir usulsüzlük olduysa, buna göz yuman kurum ve yöneticileri de sorumlu.
AKP DÜN BAŞVURDU…
AKP’li isimlerin günlerdir ileri sürdükleri usulsüzlük iddialarını bugün Erdoğan’ın da seslendirmesi, gözlerin YSK’ya çevrildiği bir dönemde oldu.
AKP, dün İstanbul’da bütün oyların yeniden sayılması için YSK’ya başvurdu. Erdoğan da bugün usulsüzlük iddialarını dile getirdi.
Erdoğan şu sözlerle de artık sözün YSK’da olduğunu belirtti:
“Şimdi 10 milyonu aşkın seçmenin olduğu bir İstanbul'da kalkıp da herhalde şöyle 1314 bin oy farkla bir seçimi kazandım havasına kimsenin girmeye de hakkı ve selahiyeti yoktur. Çünkü İstanbul'da bu işin çok daha huzurlu olabilmesi için gönüllerin huzur bulabilmesi için burada hakikaten bütün yasal olarak müracaat edilmesi gerekli itiraz mercileri neresidir? İlçe seçim kuruludur. Neresidir? Bir üstü il seçim kuruludur, onun üstü Yükse Seçim Kurulu'dur. Bu itiraz mercileri biter, bittikten sonra çıkan netice de başımız gözümüz üstünde deriz. Olay bu kadar basit."
“FETÖ’NÜN ÖRGÜTLENME KARARGAHINDA” GÖREV
İstanbul’la ilgili konuşulan bir diğer konu da seçimin yenilenmesi.
Bütün bunlara karar verecek olan da yine YSK.
YSK’nın başında ise Sadi Güven bulunuyor.
Peki, “usulsüzlük” iddialarıyla Erdoğan’ın baskı altına almaya çalıştığı YSK’nın Başkanı Güven’in nasıl bir geçmişi var?
Yazalım...
Güven, 13 Temmuz 2008'de Yargıtay üyeliğine seçildi. 24 Ocak 2013'den beri de Yargıtay kontenjanından YSK Başkanlığı görevini sürdürüyor. Ancak Başkan Güven'in kariyerinde iki dikkat çekici görev daha var. 19 Nisan 200513 Temmuz 2008 tarihleri arasında Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulunan Güven, “2010'dan sonra FETÖ'nün yargıdaki örgütlenme karargâhı” denilen Türkiye Adalet Akademisi'nde, üstelik o dönemlerde görev yaptı. 10 Nisan 200927 Şubat 2014 arasında Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurul üyesi olan Güven, 27 Nisan 2010'dan 27 Şubat 2014'e kadar da Akademi'nin Yönetim Kurulu üyesiydi.
BAŞKANLIĞA GİDEN YOL
Odatv Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız, Sadi Güven'in YSK başkanlığına giden yolunu şöyle yazmıştı:
“24 Ocak 2013'te de Yüksek Seçim Kurulu'na seçildi.
Aynı gün YSK Başkanı oldu.
Güven'in başkan seçilmesiyle ilgili olarak yargı kulislerinde anlatılanlar ise şöyle:
Deniyor ki, ‘Yazılı bir kural bulunmamakla birlikte YSK teamüllerine göre, YSK'daki en kıdemli Yargıtay temsilcisinin başkan, en kıdemli Danıştay temsilcisinin de başkan vekili olması gerekiyordu.’
Peki Sadi Güven en kıdemli isim miydi?
Hayır.
Kıdemli isim Halim Aşaner'di. Kısaca onun özgeçmişini de verelim:
13 Temmuz 2008'de Yargıtay Üyesi oldu.
27 Ocak 201012 Kasım 2013 arasında YSK üyeliği yaptı.
4 Kasım 2013'te Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanlığına seçildi. Başkan olmasıyla birlikte YSK üyeliği sona erdi.
Görüldüğü gibi, Aşaner, YSK'da Sadi Güven'den 3 yıl kıdemli konumdaydı ve teamüllere göre, onun YSK Başkanı olması gerekiyordu.
Ama o değil, Sadi Güven Başkan oldu. Nasıl mı?
İddialara göre, Cemaat BBP'ye, kimine göre ise MHP'ye yakın olduğu söylenen Halim Aşaner'i istemedi. Başkanlığa aday olmamaya ikna etmek için de Yargıtay'da Ceza Dairesi Başkanlığı vaadinde bulunuldu. Ve Aşaner Kasım 2013'te 4. Ceza Dairesi Başkanlığına seçildi. Sonrasında ise o da Cemaat'e yanaştı, öyle ki 4. Ceza Dairesi adeta Cemaat'in karargâhı haline geldi. Nihayetinde 15 Temmuz'dan sonra tutuklanan isimlerden birisi de Halim Aşaner oldu.”
“HADİ SADİ BEY NEYSE AMA DİĞER İKİ ADAYIN DA CEMAATTEN OLMASINA BİZ RAZI DEĞİLİZ DEDİ”
Sadi Güven hakkındaki tek iddia bununla sınırlı değil. Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığı döneminde müsteşarlığını yapmış olan, uzun yıllar da yargının tepe isimlerinden olan Birol Erdem, 28 Kasım 2016 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına tanık olarak ifade verdi.
Erdem, ifadesinde yargıdaki FETÖ örgütlenmesini ve örgütlenmeye karşı yaptıklarını anlattı. Erdem’in anlattığına göre Yargıtay’da FETÖ’cü olmayan yargıçlar bir araya getirilmiş ve bu isimlerle sorunlar konuşulmuş, FETÖ’ye dair şikayetleri alınmış. Gerisini Birol Erdem’den dinleyelim:
“Bu şikayet konularından en önemlilerinden birisi, kısa süre önce yapılan ve sonuçlanan Yüksek Seçim Kurulu üyeliklerine yapılan seçimde; bu seçimle ilgili adaylar belirlenmeden kısa bir süre önce Yargıtay üyesi Muharrem Akkaya bakanlıktaki odama geldi. Dedi ki Yüksek Seçim Kurulu üyeliği ile ilgili adaylık süreci henüz başlamadı. Ancak ortada bazı adayların ismi geçiyor ve biz bundan ciddi şekilde rahatsızız dedi. Kimlermiş dedim, dedi ki sayın Sadi Güven, Ali Kaya ve İbrahim Zengin. Hadi Sadi bey neyse ama diğer iki adayın da cemaatten olmasına biz razı değiliz dedi. Ben de bunu bana niye söylüyorsun Yargıtay’daki arkadaşlarla istişare edin ve bu rahatsızlığı başkana ve genel sekretere iletin dedim.”
2013 yılındaki YSK seçimlerinden önce...
O dönem Yargıtay üyesi, bugün de YSK üyesi olan Muharrem Akkaya, yargının tepe isimlerinden Birol Erdem’e gidip YSK’ya seçilecek isimlerin 3’ünün de “cemaatten” olacak olmasına duydukları rahatsızlığı anlatıyor: “Hadi Sadi bey neyse ama diğer iki adayın da cemaatten olmasına biz razı değiliz.”
SEÇİMİN KADERİ BUNLARIN ELİNDE
İşte bütün sonuçları alt alta koyduğumuzda, bugün usulsüzlükle suçlanan YSK, bu isimlerden oluşuyor.
Erdoğan, bugünkü açıklamalarıyla belli ki YSK üyelerini baskı altına almak istiyor…
Sorular şunlar:
Acaba baskı altına alınan YSK Başkanı, FETÖ ile ilişkilerinin kendisine operasyon olarak dönmesinden çekiniyor mudur?
Bu olası çekince, YSK Başkanı’na neler yaptırır?
Erdoğan bu kozu mu oynamaktadır?