Peki bizim gazetelerimiz, televizyonlarımız ne yapıyor? Mahkemenin safahatı hakkında bilgi veriyor.
Başbakan kime kızıyor? Bu haberleri veren gazetelere ve televizyonlara. Hatta onlara da değil, direkt beni hedef alıp bana kızıyor.
Bunun bir mantığı var mı?
Başbakan bize yükleniyor. Herhalde bu yolla susturmak istiyorlar. Devlet bütün kurumlarıyla ellerinde. Bize yapmadıkları kötülüğü bırakmayabilirler. Ama hür basını susturmaya tam teşebbüs eden bir başbakanı tarih, demokrasi defterine değil, diktatörler sayfasına yazar…
Yine de benim açımdan bu konuşmanın asıl vahim yanı, basın özgürlüğüne yönelik ağır tehdidin artık iyice su yüzüne çıkmış olmasıdır.
Başbakanımız eleştirilmekten hoşlanmıyor. Hoşlanmayabilir. Ama elindeki gücü de kullanıp bunu şantaj aracı haline getirme hakkı yoktur. Bana göre bu tutumu ağır bir Anayasal suçtur. Çünkü Anayasamız, basın özgürlüğünü teminat altına almıştır…”
Aydın Doğan'ın 10 yıl önceki sözlerini neden hatırladım?
Fransa'daki Sarı Yelekliler eylemi Türkiye'de tartışma konusu oldu!
10 Aralık/ geçtiğimiz hafta…
Gazeteci Fatih Portakal FOX Haber'de şöyle dedi:
“Sayın İbrahim Kalın'ın, ‘insanlar barışçıl gösteri yapmalılar' diye sözleri vardı… Haydi bakalım, barışçıl bir eylem için protesto edelim. Zamları protesto edelim. Doğalgaz zamlarını. Haydi bakalım, yapalım. Yapabilecek miyiz? Kaç kişi çıkacak sokağa, korkudan, endişeden? ‘Dayak yerim' vesaire. ‘Hakkımı arayacağım; ama ne yaparım? Başım derde girer mi, girmez mi?' Kaç kişi çıkar Allah aşkına, söyler misiniz? İşte bu şekilde bireysel ve toplumsal muhalefeti baskı altına almaya, yıldırmaya çalışıyorlar. En doğal (Anayasal) hak ama maalesef uygulanamıyor…”
Erdoğan bu sözlere kızdı; iki kez sert yanıt verdi:
– “Bu ne terbiyesizliktir ya! Bir tanesi televizyon ekranından kendini bilmez, haddini bilmez, edep yoksunu, edep fukarası, bir tanesi çıkmış sokağa davet ediyor. Ahlaksıza bak, ahlaksıza bak. Zaten bunlara yargı gereken cevabı verecektir…”
– “Birileri çıkmış, portakal mıdır, mandalina mıdır, narenciye midir nedir? Sokağa çağırıyor. Haddini bil haddini, bilmezsen haddini bu millet patlatır enseni!”
Söyler misiniz 10 yılda ne değişti? Hiç!
Peki, Erdoğan bunu neden yapıyor?
Bir hesabı var kuşkusuz…
Erdoğan'ın siyaset yapma biçimi var ve hiç değiştirmeyecektir! Örneğin…
Medyayla hep kavga edecektir. Dün patron Aydın Doğan ile yaptığının benzerini (ortada patron bırakmadığı için) emekçi Fatih Portakal ile sürdürüyor!
Peki: Aynı sonucu alacak mı, emin değilim. Patron Aydın Doğan'a toplumun derin tepkisi, basın emekçisi Fatih Portakal'a büyük sempatisi var.
Erdoğan bunu biliyor kuşkusuz. Buna rağmen neden sert çıkış yapıyor?
İşte burada devreye “ikinci taktiği” giriyor; toplumu korkutmak! Yani…
“Bunlar halkı sokağa çağırarak ülkeyi karıştırmak istiyor” demeye getirerek oy toplamak!
Bu sebeple Erdoğan'ın diğer hedefi Kılıçdaroğlu oldu.
12 Aralık'taki İnsan Hakları ve Adalet Kurultayı'nda Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:
“Hak aradı diye eğer işçiler hapse atılıyorsa ve iki büyük sendika sessiz kalıyorsa ciddi bir sorunumuz var demektir… İnsaf ya, bütün meydanların dolması lazım… Grev hakkı, toplu iş sözleşmesi hakkı Anayasa güvencesi altındadır.”
Erdoğan ne dedi bu sözlere:
“Bu milletin evlatlarını sokağa davet ederek bir şey elde edemezsin. Buna fırsat vermeyiz. Gereğini de yaparız…”
Tesadüf mü bu tepkileri? Değil, seçim taktiği!
Aydın Doğan'dan Kılıçdaroğlu'na bir de “Anayasa” demiyorlar mı; güleceğim geliyor.
Anayasa ne yazarsa yazsın Erdoğan dinler mi? Dinledi mi?
Yeter ki sandıktan istediği oyları alsın!
Erdoğan için, seçim zaferine giden bütün yollar mubah!
Yani arkadaş…
Mart ayı sonuna kadar bizi çok gergin geçecek böyle günler bekliyor.
Erdoğan gerginlikten besleniyor…