Geleceğin partisi lideri Ahmet Davutoğlu, 2. cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarına ilişkin bir konuşma yaptı.
Davutoğlu yaptığı değerlendirmede şu ifadelere yer verdi:
Hepimizin geleceği için çok önemli bir tercih bıraktık. Demokrasilerde sonuç ne olursa olsun seçimler yenilenme fırsatı sunar. Bu fırsattan yararlananlar bir sonraki seçime daha iyi hazırlanır. Bugün hem siyasi partiler hem de bir bütün olarak toplum olarak bu değerlendirme sorumluluğuyla karşı karşıyayız.
Birincisi, dünyada eşine az rastlanır bir katılım oranıyla sandık başına giden insanımızın demokratik olgunluğu geleceğimizin en büyük teminatıdır. Bu siyasal katılım bilinciyle her krize çözüm bulabilir, her çürümüş politikaya alternatif yaratabilir, her karanlık tünelden yeni bir ufka açılma umudunu canlı tutabiliriz.
Bu bilinçten dolayı, sandıkta demokrasinin şanı olan oylara sahip çıkmak için emeği geçen her bir vatandaşımıza, oy veren her bir memurumuza ve şahidimize teşekkür etmek istiyorum.
"TEŞEKKÜR ETMEK ZORUNLULUĞUNU BİLİYORUM"
Milletimizin tecelli eden iradesi başımızın tacıdır. Seçim sonuçlarına göre yeniden Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Tayyip Erdoğan'ı tebrik ediyorum. Son derece eşitsiz koşullarda demokrasi mücadelesi veren Sayın Kılıçdaroğlu'na, birlikte mücadele ettiğimiz Millet İttifakı liderlerine ve belediye başkanlarına şükran borçluyum.
Bugün ülkemizde yaygın bir yoksullaşmaya yol açan ekonomik kriz, on bir ilimizi ve insan dokumuzu yerle bir eden depremin getirdiği sorunlar, kurumsal çürüme, ekonomi politikası sistemini her yönüyle etkileyen yolsuzluk, güvensizlik. adalet sisteminin vs. derin bir bunalım unsurları tüm acılarıyla gündemimizde.
Bütün bu sorunların sorumlusu devlet, elindeki imkanları ve tekelinde tuttuğu propaganda araçlarıyla, ulusal ve dini sembollerin yer aldığı terör ve din özgürlüğü bağlamında bir tehdit algısının gündemi meşgul etmeyi başarmıştır. kampanya süresince bu sorunlarda kullanılmadı.
En azından şimdilik sembol istismarına dayalı siyasetin, alternatif politika önerilerine dayalı rasyonel siyasete, nezaket diline karşı kutuplaşma diline ve umut temelli bir kampanya kurgusuna dayalı sahte propagandaya üstün geldiğini kabul etmeliyiz.
“SAYIN ERDOĞAN'I ÖNYARGISIZ DİNLİYORUM”
Ama artık seçim bitti ve tüm bu can alıcı konular başta hükümet olmak üzere hepimizin gündeminde. Kişi ve grupların çıkarlarını değil ülke çıkarlarını siyasetin merkezine koyan bir gelecek partisi olarak, yapıcı bir muhalefet anlayışı temelinde bu konuların çözümü için çabalarımızı sürdürecek ve bu meseleleri daha da ileriye taşıyacağız. otoriter yolsuzluk rejiminin devamına yol açan uygulamalara şiddetle karşı çıkıyor. Dün akşam Sayın Erdoğan'ın Kısıklı ve Beştepe konuşmalarını ön yargısız ve tek bir amaçla dinledim: Acaba Sayın Erdoğan, son görevine başlayan Erdoğan, şimdi seçim hedefinin verdiği güvenle yeni bir sayfa açıp seçime girme olgunluğunu gösterecek mi? ülkenin sorunlarını birlikte çözecek mi, yoksa alıştığı şekilde ülke sorunlarını çözecek olgunluğu mu gösterecek? Mevcut sorunları ve yolsuzluğu örten bir dil kullanır mıydı? Mahrum edilen hakaret ve kutuplaştırma yöntemiyle yiğitlik mi?
“GÖRÜNÜM VE DENETİM DİL OLDU”
Ne yazık ki olan ben istemedim, bekledim ve bu beni şaşırtmadı. Önümüzde iki Erdoğan vardı. Promotöre sadık kalarak, metin yazarının deyimiyle "Bu seçimde kaybeden olmayacak, 85 milyon kazanacak" diye kucaklayıcı mesajlar verdi. Biz dahil tüm muhalefet.
LGBT bireyler,
terörle işbirliği,
dış güçlerin aygıtını açıkladı,
Ulusal olarak seçilmiş milletvekillerine "kiralık temsilciler" adını verdi ve rakibi Sayın Kılıçdaroğlu'nu yuhaladı.
"Size yeterince ulaşamadık"
Seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın bu kutuplaştırıcı dili, toplumsal barışa ve ülkeye yönelik en büyük tehdittir. Sayın Erdoğan'a tekrar sesleniyorum: Demokratik ülkelerde olmayan yöntemlerle de olsa seçimi kazandınız ve kaybetmekten korktuğunuz gücü elinizde tuttunuz. Ayrıca sen