Resmi olmayan sonuçlara göre, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu, Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi'yi tebrik ziyaretinden önce gazetecilerle, Sarıyer'in Garipçe Mahallesi'nde buluştu. Önce küçük mahalledeki esnafı ziyaret eden ve mekanlarda oturan vatandaşlarla sohbet eden İmamoğlu, daha sonra gazetecilere kuymak servisi yaptı. İmamoğlu'na, eşi Dilek İmamoğlu ve 8 yaşındaki kızı Beren de eşlik etti.
İmamoğlu, basın mensuplarının sorularını boğaz manzarası eşliğinde yanıtladı.
İşte İmamoğlu'nun gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar:
BÜYÜKÇEKMECEDE'Kİ SEÇMEN TAŞINMA İDDİALARI…
Genel anlamda uygulanmış net bir uygulama var. O da Seçim Kanunu'nun 130. maddesi. Daha önce Iğdır örneği var. Seçim sürecinin takvimleri var. Seçmen listelerinin asılması, itirazlar, netleşmesi ve bütün bu hususlarla ilgili süreçler çok net. Seçimden sonra geriye dönük işlem yapılmamasıyla konusunda da net bir karar var. Hiç tereddüt içermeyen net bir karar. Dolayısıyla işin hukuki tarafının böyle olduğunu bilmek lazım. İkinci kısmı, elbette ki manevi olarak insan vicdani olarak doğruluğunu sorgular. Üzülerek ve biraz utanarak şunu söylüyorum. Bir belediye başkanının yaptığı açıklamaları çok talihsizlik olarak görüyorum. Hem de bu görevi yıllardır yapan birisi. Toplumu yanıltma adına, verileri yanlış kullanarak yapmış olduğu beyanları üzülerek, utanarak görevim adına dinledim. Çünkü o kadar net veriler var ki. Haziran seçimi ile 31 Mart seçimi arasındaki seçmen farkı 2 bin 300 civarında. Açın seçmen sayısına bakın, çıkartın.
Sonuç belli. Çok net. Efendim 11 bin küsur. İstanbul seçmen hareketliliği olan bir şehir. Ben Beylikdüzü'ndeyim. Kendi ilçesi Başakşehir'e baksın, Çekmeköy'e baksın, Sancaktepe'ye baksın. Nüfus hareketliliğinin yeni konutların yoğun olduğu bölgelerde daha yoğun olduğunu da hepimiz biliriz. Şu kadar kişi göç etmiştir, şu kadar kişi de gelmiştir. Bunun arasındaki fark oradaki nüfusun artışı ya da azalmasıdır. Büyükçekmece nüfus hareketliliği bakımından İstanbul'un makul ilçelerinden biri. Çok yoğun nüfus hareketliliği yok. Örneğin Esenyurt gibi çok nüfus hareketliliği yaşamayan ilçelerden birisidir.
Bir, hukuken böyle bir geriye dönük hesap sorma ve böyle bir süreci yönetme hakkına sahip değil. İki, mevcutta söylediği gibi sayısal böyle bir nüfus hareketliliği yok. İnsanları aldatmayalım. Daha acı bir şey. Ne kadar yakın çevresi varsa Ocak'ın başında oraya nakletmişsin. Bunlar belli. Nakledilmiş. Kendi mi gelmiş, peşinden severek mi gelmiş bilmem ama birbirini çok seven insanlar, aynı adrese 1112 kişi seçmen nakli yaptırıyorsa, üzücü. Ben, buradan isim isim vermeyeceğim. Belli zaten isimleri. Hatta o tarihte kaç yüz kişinin Başakşehir'den nakledildiği de belli. Belki o dönemde ilçe seçim bununla ilgili bir sıkıntı görmemiş, iptal etmemiş. Cumhuriyet Halk Partisi'nin itirazları da var, AK Parti'nin de var.
Kaybettiğiniz bir seçim üzerinden uydurma, yanlış beyanlar üzerinden süreci manipüle etme, insanların şüphe duymalarını sağlama. Daha kötüsü ne biliyor musunuz? Şu an Büyükçekmece sokaklarında polisimizi de meşgul ederek, emniyeti de kendi sorumluluklarından geri çekerek ev ev, adres adres dolaşıp, benim akrabalarım var orada. Beni arıyorlar. Bu ne kadar ayıp bir şey ya. Hatta iş yaşamında ailecek orada yaptığımız binalar var orada. Bir, hukuken böyle bir hakları yok. İki, böyle bir nüfus hareketi yok. Altını çizerek söylüyorum yalan. İnsanları rencide edecek şekilde bir süreç yaşatıyorlar Büyükçekmece'ye. Yanlıştır, yapmayın bunu. Bunun sonucunda Büyükçekmece'nin sürecini şaibeli hale getirip buradan bir yol haritası oluşturma çabası var.
AA'NIN SEÇİM GECESİ YÜRÜTTÜĞÜ YAYIN POLİTİKASI...
Bana göre yüzyılın en büyük medya rezaletidir AA'nın yapmış olduğu iş ve işlem. Sorularımı sordum. Bunun Meclis'e soru önergesi verilmesini de milletvekillerimden talep ettim. Niye yüzyılın en büyük medya rezaleti? Bir kumpas. Öncelikle Anadolu Ajansı, devletin bir kurumu. İstiklal mücadelemizle beraber, bu ulusa hizmet eden bir kurumunun bugün gelinen noktada, o gece süreci manipüle etmeye çalışması ama bizim sürece en sağlam şekliyle yönetiyor olmamız, elimizdeki verilerle vatandaşı bilgilendiriyor olmamız, onları kilitlemiştir. Bu rezaleti sona erdirmiştir ve bu kumpası engellemiştir. Günün sonunda 12 saate yakın AA, veri verememiştir. Soru soruyorum. Diyorum ki, ''Ey Anadolu ajansı, YSK, 'Sen benden bilgi almıyorsun' diyerek sabah açıklama yaptı. 'Sen, benim müşterim değilsin. Benden bilgi almıyorsun" dedi.
Sandıkta en fazla görevlisi olan partilerden birisi İstanbul'da biziz. Sadece bizim sisteme bilgi akıttı arkadaşlar. Geriye kalıyor bir tek AKP'nin sandık görevlilerinden bilgi alma ihtimali. Bu ihtimal üzerinden yol yürürsek, siz sandıklardaki veriyi AK Parti'den alıp süreci manipüle etmeye çalışmaya çalışıyorsanız. Bu manipülasyonun bir parçası olarak il başkanı çıkıp açıklama yapıyorsa, 3 bin 700 müydü, 3 bin 840 mıydı hatırlamıyorum sayıyı, bu sayıyla 'Kazandık' deyip o akşam AK Parti'ye gelen hemşehrilerimi, dostlarımı aldatıp onların sizi alkışlamasına vesile oluyorsan, daha kötüsü Binali Yıldırım'ı ikna edip çıkıp kazandım açıklamasını yaptırıyorsanız, işte bu 100 yıllık basın rezaletidir. O rezaletin sonucu olan bir kumpası engellediğimizin ispatıdır.
Aslında planlanan şuydu. O gece, bizim elimizde veri olmasa, süreç toparlanacaktı. Sabah erken saatlerde İstanbul afişlerle donatıldı. Buna bir hazırlık. 23 saatte basılıp organize edilecek işler değil. Ardından kazandık açıklamasının yapılması. Dolayısıyla buradan çıkan sonuçla bir soruşturma önergesi vereceğimizi tekrar söylüyorum. Milletvekillerimizle bunları paylaştım. Vermeleri gerekiyor. Buradan çıkan sonuçla bunu engelledik. Fırsat tanımadık. İstanbul'da yaşayan 16 milyon insanın hakkını koruduğumuzu düşünüyorum. Ne mutlu bize. Aynı zamanda yine rakibimiz olan Binali Yıldırım'ı ve Sayın Cumhurbaşkanı'nı aldattıkları için, bu şahısların da bence kendi iç kurumlarında kurum içindeki süreçte hesap vermesi gerektiğini hatırlatıyorum. Rencide etmişlerdir, halkı aldatmışlardır.
''145 YILLIK DEMOKRASİ MÜCADELESİ" İLE NEYİ KASTETTİNİZ...
Yaklaşık 145 yıldır dediğim şey çok net. Aslında bunu herkes biliyor. Osmanlı döneminin sandık ve seçimle tanıştığı gün, 1. Meşrutiyet'tir. Benim kastettiğim, meşrutiyetin ilanı. Demokrasi denince başka ne aklınıza gelebilir. 1. Meşrutiyet, Aralık 1876'da ilan edilmiştir ve 143 yılın biraz fazlası. Yaklaşık dememin kastı bu. Bu bir demokrasi ve sandık mücadelesidir. Abdülhamit Han, o dönemde buna fırsat tanımıştır. Bu toplumun demokrasi ile tanışmasına imkan tanımıştır. Abdülhamit Han, yine meşhur 93 Harbi'ndeki, OsmanlıRus Savaşı'ndaki kaostan kurtulmak adına, o dönemin kendi doğrularıyla seçilen Meclisi Mebusan'ı feshetmiştir. Yine 1908'de, yine Abdülhamit Han 2. Meşrutiyet'i ilan ederek, yine sandık ve demokrasi sürecini devam ettirmiştir. Tarihsel tarifim net. Yaklaşık 145 yıldır demişimdir, 143'tür, 12 yıl sonra olsa 145 olacaktır, fark etmiyor. Ama benim anlatmak istediğim, Abdülhamit Han'ın ilan ettiği 1'nci Meşrutiyet, bizim toplumumuzu sandıkla buluşturması, seçme ve seçilme hakkının ilk verildiği andır. 1908'de de 2'nci Meşrutiyet'le yine süreci başlatan Abdülhamit Han'dır. Hala da o mücadeleyi veriyoruz.
MEDYAYI TEHDİT İDDİALARI...
Benim ruhumda tehdit, öfke, kin olmaz. Hiç olmadı. Allah esirgesin. Allah, ruhunda kin ve nefret olan insanlardan da bu toplumu korusun. Çok net ifade ettim. Ailelere, ''Çok itibarlı ailelersiniz. Topluma, bazılarının 3'ncü, 4'ncü nesildir üretim yapıp, istihdam sağlayan iş insanlarısınız. Ailelerinizin itibarını zedelemeyin. Yaptığını işi düzgün yapın. Basın kurumlarının sahibisiniz. O basın kurumları da bu toplumun, 7080 yıldır sahiplendikleri kurumlardır. Hatırlatıyorum size sadece'' dedim. Ben, ne nefretle ne kinle ne öfkeyle ne de tehditle işim olmaz. Ben, saygı duyduğum ve itibar ettiğim için, ailelerine, geçmişlerine yanlış yapmamalarını dilediğimi ifade ettim. Basının neyi gösterip, göstermediğini en iyi siz ölçüyorsunuz zaten. Rakibimiz bir açıklama yapıyor, bana cevap veriyor ama benim ne dediğimi anlatmıyorsunuz. E benim ne dediğimi de gösterin de rakibimizin de bana ne söylediği anlaşılsın. Rakibimiz derken, siyasi parti temsilcilerinden söz ediyorum, Sayın Yıldırım anlaşılmasın. Böyle bir süreç yürütürseniz, medya özgürlükçü olmaz, eşitlikçi olmaz. Bunu hatırlattım. Anlayan anlamıştır diye düşünüyorum.
IĞDIR ÖRNEĞİYLE BÜYÜKÇEKMECE SORUNU ÇÖZÜLEBİLECEK Mİ
Yasa, kanun, uygulama o kadar net ki. Bahsedilen seçmen listeleriyle ilgili süreçler, itirazlar, her şey yapılmış, olmuş, bitmiş, asılmış ve netleşmiş. Burada bir başka önemli husus var bence. Bu ıskalanmamalı. YSK, çıkmış demiş ki,''Hayli seçmen, seçmen kaydırma yoktur. Listelerimiz nettir.'' İlgili bakanlıklar çıkmış demiş ki, ''Pırıl pırıl seçim sistemimiz güvenilirdir. Listelerle ilgili hiçbir sorun yoktur. Yani tamamıyla güvenceyi veren devletin tüm unsurları şimdi neyi arıyor. Terör örgütü vesaire, işin başka boyutu. Araştırın kardeşim. Sorumlusu kimse, hesap versin. Bakanından kaymakamına, ilçe seçim müdürüne ya da ilçe nüfus müdürüne varıncaya kadar hesap versin. Ne tesadüftür ki bahsedilen ilçe seçim müdürü de Sayın Cumhurbaşkanı'na akrabalığı olan, yakınlığı olan bir ailenin ferdi. Bütün bunlar hesap versin. Orada, 25 yıllık tecrübesiyle 30'ncu yılına yürüyen bir belediye başkanının kazandığı bir seçimi kirletmenin hiçbir anlamı yok. Iğdır'da verilen karar, net ve somut bir karardır. Aynı tarzda yapılan bir itiraza verilen bir karardır.